OHAL YASALARINIZI KHK’LARINIZI TANIMIYORUZ
FAŞİST YASALARINIZA TESLİM OLMAYACAĞIZ!
15 Temmuz darbe girişimi sonrası çıkarılan KHK’larla AKP, OHAL bahanesiyle her gün halkımıza ve haklarımıza yönelik yeni saldırılar gerçekleştiriyor. Neredeyse bütün muhalif akademisyenlerin, memurların meslekten ihraç edildiği, gazete ve televizyonların kapatıldığı, binlerce insanın tutuklandığı, avukatların görevlerini yapmalarının alabildiğine engellendiği, demokratik hakların kullanımının yasaklandığı, anayasa ve uluslararası sözleşmelerin alenen çiğnendiği bir süreçten geçiyoruz.
29.10.2016 akşamı çıkan 675 ve 676 Sayılı KHK’lar ile yine pek çok mesleğin yapılmasına hukuksuz bir şekilde engel olunduğu gibi avukatlık görevini ifa etmek neredeyse imkânsız hale getirilmiştir.
Peşinen söylüyoruz; KHK’larla hayata geçen uygulamaların hiçbiri meşru değildir. Haklı ve meşru olan, zulüm ve baskı dışında yönetemeyen AKP iktidarına ve faşizme karşı direnmektir.
29 Ekim 2016 tarihinde çıkarılan 676 sayılı KHK ’nin bazı hükümlerinin değerlendirmesi aşağıdadır,
676 SAYILI KHK’NIN YARGI İLE İLGİLİ KISMI ŞÖYLEDİR;
1- AVUKAT SAYISINA KISITLAMA GETİRİLMİŞTİR.
MADDE 1- 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 149 uncu maddesinin ikinci fıkrasına aşağıdaki cümle eklenmiştir. “Örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlar bakımından yürütülen kovuşturmalarda, duruşmada en çok üç avukat hazır bulunabilir.”
Böylece yalnızca soruşturma aşamasında geçerli olan “en çok üç avukatın hazır bulunabilmesi” uygulaması kovuşturma yani dava duruşmaları aşamasında da uygulanacak, siyasi ve toplumsal davalarda çok sayıda avukatın savunma yapması engellenmiş ve savunma hakkı kısıtlanmış olacaktır
2- AVUKATLIK FAALİYETİ RAHATLIKLA YASAKLANABİLECEK.
MADDE 2- 5271 sayılı Kanunun 151 inci maddesinin;
a) Üçüncü fıkrasında yer alan “tutuklu ve” ibaresi “şüpheli, sanık veya” şeklinde, “kovuşturma açılması halinde tutuklu veya hükümlünün müdafilik veya vekilliğini” ibaresi “soruşturma ya da kovuşturma bulunması halinde müdafilik veya vekillik görevini” şeklinde değiştirilmiştir.
b) Dördüncü fıkrasında yer alan “müdafi veya vekil hakkında açılan kovuşturmanın yapıldığı” ibaresi “hâkim veya” şeklinde, “Kovuşturma sonunda” ibaresi “Soruşturma sonunda kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmesi veya kovuşturma sonunda” şeklinde değiştirilmiş, aynı fıkraya “Müdafilik görevinden yasaklama kararı,” ibaresinden sonra gelmek üzere “avukat hakkındaki soruşturma veya” ibaresi ve “Ancak,” ibaresinden sonra gelmek üzere “soruşturma veya” ibaresi eklenmiştir.
5271 sayılı kanuna göre avukatın müdafilikten yasaklanması için hakkında bir kovuşturma yani dava olması gerekirken, bunun için artık avukat hakkında bir soruşturma açılmış olması da yeterli olacaktır. Böylece birkaç gizli tanık ifadesi ile avukat hakkında göstermelik bir soruşturma başlatılıp müdafilik yapmasının engellenmesinin yolu açılmıştır.
Ayrıca daha önce yalnızca tutuklu ve hükümlüler için geçerli olan bu uygulama şimdi hakkında soruşturma olan şüpheli hakkında da uygulanabilecektir.
Özellikle devrimci avukatların, hapishanelerde yaşanan işkencelerin ve zulmün sesini dışarı taşımasını engellemek için uygulamaya konulmak istenen bu düzenleme ortaçağın zindancılık anlayışıdır.
Dört duvar arasında direnen devrimcilerin seslerinin duvarlar arasında boğulup kaybolması amaçlanmaktadır.
3- AVUKAT – MÜVEKKİL GÖRÜŞMELERİ KISITLANMIŞTIR.
MADDE 3- 5271 sayılı Kanunun 154 üncü maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
“(2) Türk Ceza Kanununun İkinci Kitap Dördüncü Kısım Dördüncü, Beşinci, Altıncı ve Yedinci Bölümlerinde tanımlanan suçlar ve Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren suçlar ile örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen uyuşturucu ve uyarıcı madde imâl ve ticareti suçları bakımından gözaltındaki şüphelinin müdafi ile görüşme hakkı Cumhuriyet savcısının istemi üzerine, hâkim kararıyla yirmidört saat süreyle kısıtlanabilir; bu zaman zarfında ifade alınamaz.”
CMK Madde 154’ye göre şüpheli veya sanık, vekâletname aranmaksızın müdafii ile her zaman görüşebiliyor iken yeni KHK ile bu hak gerekçesiz olarak kısıtlanmıştır. Bu madde ile itirafçılık, gizli tanıklık gibi müesseselerin yaygınlaştırılması amaçlanmış olmalıdır.
4- TANIK DİNLENMEYEBİLECEK.
MADDE 4- 5271 sayılı Kanunun 178 inci maddesinin birinci fıkrasına aşağıdaki cümle eklenmiştir.
“Ancak, davayı uzatmak amacıyla yapılan talepler reddedilir.”
Böylece hâkime geniş takdir yetkisi verilerek, silahların eşitliği ilkesi ortadan kaldırılmış olacaktır. Hâkimler tanık dinletilmesi talebinin davayı uzatmak için yapıldığına ilişkin varsayımlarda bulunarak, hukuki olan bir talebi keyfi bir şekilde reddedebilecektir.
5- MÜDAFİİ YOKLUĞUNDA KARAR VERİLEBİLECEK.
MADDE 5- 5271 sayılı Kanunun 188 inci maddesinin birinci fıkrasına aşağıdaki cümle eklenmiştir.
“Müdafiin mazeretsiz olarak duruşmayı terk etmesi halinde duruşmaya devam edilebilir.”
Ceza muhakemesine göre, dava şartlarından biri olarak duruşmada hazır bulunması gereken kişiler bellidir, bunlardan birinin yokluğu halinde karar verilmesi bozma nedenidir. Ancak KHK ile zorunlu müdafii bulunması gereken hallerde müdafii duruşmada bulunmadığı takdirde de işlemler yapılabilecek, savunma hakkı kısıtlanarak karar verilebilecektir.
6- AVUKAT–MÜVEKKİL GÖRÜŞMELERİ ŞAİBE YARATILARAK KISITLANACAK YA DA ENGELLENECEK.
MADDE 6- “(5) Türk Ceza Kanununun 220 nci maddesinde ve İkinci Kitap Dördüncü Kısım Dördüncü, Beşinci, Altıncı ve Yedinci Bölümlerinde tanımlanan suçlar ile 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren suçlardan mahkûm olanların avukatları ile görüşmelerinde, toplumun ve ceza infaz kurumunun güvenliğinin tehlikeye düşürüldüğüne, terör örgütü veya diğer suç örgütlerinin yönlendirildiğine, bu örgütlere emir ve tâlimat verildiğine veya yorumları ile gizli, açık ya da şifreli mesajlar iletildiğine ilişkin bilgi, bulgu veya belge elde edilmesi hâlinde, Cumhuriyet başsavcılığının istemi ve infaz hâkiminin kararıyla, üç ay süreyle; görüşmeler teknik cihazla sesli veya görüntülü olarak kaydedilebilir, hükümlü ile avukatın yaptığı görüşmeleri izlemek amacıyla görevli görüşmede hazır bulundurulabilir, hükümlünün avukatına veya avukatın hükümlüye verdiği belge veya belge örnekleri, dosyalar ve aralarındaki konuşmalara ilişkin tuttukları kayıtlara el konulabilir veya görüşmelerin gün ve saatleri sınırlandırılabilir.
(6) İnfaz hakimliği hükümlünün; kurallara uyumunu, toplum veya ceza infaz kurumu bakımından arz ettiği tehlikeyi ve rehabilitasyon çalışmalarındaki gelişimini değerlendirerek, kararda belirttiği süreyi üç aydan fazla olmamak üzere müteaddit defa uzatabileceği gibi kısaltılmasına veya sonlandırılmasına da karar verebilir.
(7) Beşinci fıkra kapsamına giren hükümlünün yaptığı görüşmenin, aynı fıkrada belirtilen amaca yönelik yapıldığının anlaşılması hâlinde, görüşmeye derhal son verilerek, bu husus gerekçesiyle birlikte tutanağa bağlanır. Görüşme başlamadan önce taraflar bu hususta uyarılır.
(8) Hükümlü hakkında, yedinci fıkra uyarınca tutanak tutulması hâlinde, Cumhuriyet başsavcılığının istemiyle hükümlünün avukatlarıyla görüşmesi infaz hâkimince altı ay süreyle yasaklanabilir. Yasaklama kararı, hükümlüye ve yeni bir avukat görevlendirilmesi için derhal ilgili baro başkanlığına bildirilir. Cumhuriyet başsavcılığı baro tarafından bildirilen avukatın değiştirilmesini baro başkanlığından isteyebilir. Bu fıkra hükmüne göre görevlendirilen avukata, 23/3/2005 tarihli ve 5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 13 üncü maddesine göre ücret ödenir.
(9) İnfaz hâkimi tarafından bu madde uyarınca verilen kararlara karşı 4675 sayılı Kanuna göre itiraz edilebilir.
(10) Bu madde hükümleri 9 uncu maddenin üçüncü fıkrasına göre yüksek güvenlikli ceza infaz kurumlarında bulunan hükümlüler ile beşinci fıkradaki suçlardan hükümlü olup, başka bir suçtan dolayı şüpheli veya sanık sıfatıyla avukatıyla görüşen hükümlüler hakkında da uygulanır.
(11) Tutuklular hakkında bu madde hükümlerine göre karar vermeye soruşturma aşamasında sulh ceza hâkimi, kovuşturma aşamasında mahkeme yetkilidir.”
KHK’larla oturtulmaya çalışılan bu yeni ve keyfi uygulamalar, faşizmde hukukun göstermelik bir şal olduğunun kanıtıdır. 29.10.2016 akşamı itibariyle çıkan iki KHK’dan sonra dahi bu gerçeği görmemek, duymamak ve ses çıkarmamak için her halde kör, sağır ve dilsiz olmak gerekir.
Evet bugün OHAL var, KHK’lar var. Fakat aslında olağan halde, yani iktidarlar yönetememe krizine girdikçe yaptıklarının aynısını bugün de yapıyorlar, tek bir fark var o da; faşizmin hemen her kesime var gücüyle saldırmakta olduğu gerçeği. Çünkü faşizm kendinden olmayan, kendisi gibi düşünmeyen herkese düşmandır. Bu yüzden, OHAL kalkar ya da kalkmaz mesele o değil, mesele faşizmin kalkıp kalkmamasıdır.
Faşizmi yenmek için de tek yol direnmektir. Geçmişte bedeller ödenerek edinilmiş temel haklar ve özgürlüklerimizin kaybedilmemesi için yeni bedelleri göze alarak, birlik olup var gücümüzle direnmek zorundayız. Aksi takdirde yaşamaya direncimiz de kalmayacaktır. Ekmeğimize, aşımıza, işimize yönelen iktidar haklarımızı ve halkımızı ezip geçecektir. Bu yüzden yayılmaya çalışılan korku ve umutsuzluk dalgasına kulak asmadan moral gücümü yüksek tutmak ve faşizmin karşısına dimdik çıkmak gerek.
Gün bizim günümüz. Direnmekten, mücadele etmekten başka çare yoktur!
FAŞİZM HALKIMIZIN TEMEL HAK VE ÖZGÜRLÜKLERİNİ YASAKLAYAMAZ!
KAHROLSUN FAŞİZM YAŞASIN MÜCADELEMİZ!
FAŞİZME KARŞI OMUZ OMUZA!
ZULÜM VARSA DİRENİŞ DE VAR!
DEVRİMCİ TUTSAKLARIN SESİNİ BOĞMANIZA İZİN VERMEYECEĞİZ!
OHAL YASALARINIZI TANIMIYORUZ!
KHK’LARINIZI TANIMIYORUZ!
HALKIN HUKUK BÜROSU
HALKIN HUKUK BÜROSU
Gürsel Mah. Kumlu Sok. No:13/10
Kâğıthane/İSTANBUL
Tel/Faks 0212 296 31 59
Açıklama No: 509
Tarih: 03.11.2016