1 mayıs açıklamalar adana alibeyköy almanya altınşehir amed amerika anadolu anadolu alevi hareketi anadolu federasyonu anadolu kültür merkezi ankara antakya antalya antep anti-emperyalist cephe armutlu armutlu haber ataşehir avcılar avrupa avusturya bağcılar bahçelievler bakırköy basın emekçileri meclisi bayrampaşa belçika belgesel beşiktaş beykoz boğaziçi bulgaristan bursa cephe milisleri çağlayan çanakkale çayan çayan mahallesi çekmece çerkezköy dağevleri denizli dersim dev-genç devrimci alevi hareketi devrimci işçi hareketi dhkc dhkc gerilla direnişler diyarbakır doğançay duyurular dünya düzce elazığ emekli meclisi esenyurt eskişehir festival filistin filmler FOSEM Fransa galatasaray gazi Gebze gençlik gerilla giresun gözaltı grup yorum gülsuyu gülsuyu gülensu gündoğdu hacı ahmet Hacıahmet hacıhüsrev halk bahçesi halk cephesi halk meclisi halkın hukuk bürosu halkın mühendis mimarları hasan ferit gedik hasköy hatay hindistan hollanda Isparta idil halk tiyatrosu idil kültür merkezi ikitelli ingiltere İngiltere istanbul isveç isviçre İsviçre işçi meclisi italya izmir kadıköy kampanyalar kamu emekçileri cephesi karadeniz kartal kazova kazova bülten kınık kıraç kocaeli kore kurslar kuruçeşme küba küçükçekmece kültür sanat kütahya lubnan malatya maltepe Maraş mardin Mektuplarımızla Tecriti Kıralım mersin muğla Muharrem Karataş munzur nurtepe okmeydanı ortaköy ömürtepe örnektepe piknik Polonya radyo röportajlar sakarya samsun sanat meclisi sarıgazi sesli okuma Sevgi Erdoğan Vefa Evi siirt silivri silvan sinop spor suriye sümerler şiir şiirler şişli taksim tavır dergisi TAYAD tekirdağ tiyatro Tokat trabzon tuzla türkiye UTMP videolar wan yalova yenibosna yeşilkent yunanistan yürüyüş dergisi Zürich

Kurşun Kalem Politik Karikatür Mizah Dergisi 2. Sayısı Çıktı!

Hayat, diyalektiğin bir gereği olarak zıtlıklarla doludur. Zıtlıklar bir arada yaşar. Güzelle-Çirkin, iyiyle-kötü, doğruyla-yanlış gibi. Hiçbirini ayrı düşünemeyiz. Ağlamak ve gülmek de işte bu diyalektik yasa içerisinde değerlendirilecek iki duygudur. Ve gülmek denince akla mizah gelir.
Ezilen, sömürülen, yok sayılan, ömrü hayatı boyunca acıyla yüz yüze yaşamaya mahkum edilmiş bir halkın içinden geliyoruz. Evet bir çelişki gibi görünse de bahsettiğimiz diyalektiğin yasaları gereği, acıyla yoğrulan bilinçlerin, buna bir çeşit isyanı olarak filizlenen mizah ve mizahçıların torunlarıyız.
Mizah, yüzyıllardır "mazlumun zalimden intikam alma araçlarından biridir." Yani ezenin mizahı olmaz (varolanlar onların ahlakını yansıtan yozluklardır ki bunları mizah katogorisinde görmüyoruz). Ezilenin, mazlum olanın mizahı vardır. Zalimlerle alay eder, dalga geçer. Böylece yaşadığı acıların sorumlularından bir çeşit intikam alır.
Yazarlar, sanatçılar, basın emekçileriyazıları ve eserlerinden dolayı bugün üst üste soruşturma yiyor, gözaltına alınıyor, hapse atılıyorlar. Sadece siyasi dergilere değil, mizah dergilerine de kapatma dahil çeşitli davalar açılıyor. Pek çok sayıları toplatılıyor. Sahipleri ve yazar-çizer ekibi mehkemelere çıkarılıyor. Özgür tutsakların hapishanelerde yaptığı karikatürler sansürleniyor, zaman zaman dışarı postalanmaları engelleniyor.
Bugün mizahçılara hoşgörü göstermeyen, en küçük muhalif sesi bile susturmaya kalkanlar, anlaşılan mizahın bugün gerçek anlamıyla icra edilmediğini çok da iyi bilmiyorlar. Gerçekten de bugün yayınlanan mizah dergileri olsun, mizah kitapları olsun, yada mizahı filimler ve Tv. dizileri olsun, mizahın sınıfsal karakterini çok da yansıtmamaktadır. Suya sabuna dokunmayan  espiriler ya da tümüyle cinsellikle bezenmiş senaryolar mizahın ağırlıklı yüzü olmuştur.
Oysa bu topraklar, Nasrettin Hoca'nın ince zekasını, Bektaşilerin din bezirganlarına karşı çok ince bir mizahla yürüttükleri savaşı; Bekri Mustafaların, İncili Çavuşların, Karagözlerin, Hacivatların, sömürücü takımını mızah zekalarıyla alt edişini gördü. Bugün mizah adına yapılanlarla kıyaslanamaz onların sanatı. Neyzen Tevfikler, Süleyman Nazifler, Şair Eşrefler, Aziz Nesinler, Rıfat Ilgazlar, Muzaffer İzgüler yetiştirmiştir bu topraklarda. Fakat, bu ustaların mirası bugün, mizah yapıyorum diye ortalıkta gezinenlerce yağmalanmakta, adeta onların elinde çarçur edilmektedir.
Halklarımız emperyalist yoz kültürün bombardımanı altındadır. Neredeyse bütün kavramlar tersine dondurulmuş, insanı tek bir değer bile bırakılmayıp her şey ayaklar altına alınır olmuştur. Yaratılan bu yozlaşmadan, ahlaki çürümeden payını mızah da almaktadır. Bugün mizah adına yoz bir cinselliğin, küfürün, argonun, değersizleşmenin, bencilleşmenin propagandası yapılıyor. Bunu Tv. dizilerinde, filimlerde, mizah dergileri ya da kimi romanlarda çok açık bir şekilde görmek mümkün. Tümüyle apolitik olan bu şeyler TV'lerden sinema perdelerinden ve sahnelerden adeta gözümüze gözümüze sokuluyor.
Elbette bugün mizahın gerçek anlamını eserlerinde veren, en azından vermeye çalışanlarda vardır. Onları bu çevrelerin dışında tutuyoruz. Zira onlarında çabaları olmasa, bu ülkede mizah alanı tamamen egemenlere ve onların destekçilerine terk edilmiş olacaktır.
Herşeyden önce mizahın gerçek anlamını bilmek ve ondan sonra bu işe soyunmak, Karagöz'lerin, Hacivat'ların kemiklerini sızlatmamak gerekir diye düşünüyoruz.
Halklarımız bunca acı içerisindeyken; katliamlar, depremlerle sarsılırken; hergeçen gün daha da fazla yoksullaşıyor, aç açıkta kalıyorken günümüzde mizah adına bolca bulunan zevzekliklere, değerlerimize saldıran sahte kahramanlara histeri krizi geçirircesine gülmenin anlamı yoktur. Bunun mizahla açıklanır yanıda yoktur. Bunun adı beğenilerimizi, neye güleceğimize de burjuvazinin eline bırakmaktır.
İzin vermemeliyiz. Mazlumun en büyük silahlarından birini burjuvaziye kaptırmamalıyız. Şimdi sözü bir kez daha Karagöz ve Hacivata verelim;
"Yıktın perdeyi eyledin viran, varayım sahibine haber vereyim heman...
Her ne kadar sürç-i lisan ettikse affola..."
Kurşun Kalem Politik Karikatür Mizah Dergisi 2. sayısını okumak ve indirmek için TIKLAYIN

[blogger]

Author Name

Halkın Sesi TV

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Blogger tarafından desteklenmektedir.