“Bir Çığlık Yükseliyor Atina’nın Orta Yerinde, İsyanın, Umudun, Kurtuluşun Çığlığı
Acının Öfkeye Kine Döndüğü Bu
Çığlık, 12 Yıldır Yükselmeye Devam Ediyor”
Bir çığlık yükselir, bu çığlık
isyanın, bu çığlık artık dur demenin çığlığıdır. Hiç beklenmedik bir zamanda
bir yerde ortaya çıkabilir bu çığlık.
Tozlu bir emekçi mahallesinde, dar
bir sokakta, ya da bir üniversite amfisinde, bir şehir merkezinin kalabalığında,
bir köşede, bir dönemeçte, kaya çatlığından çıkan su gibi fışkırır.
Soweto'dan bütün Güney Amerika'ya
uzanan yoksul siyahilerin yüzü.
Meksikalı köylü kadınların yüzü,
Arjantin'den Uruguay'a işgalci bir
fabrika işçisinin,
İntifa'da Filistinli bir direnişçinin.
İspanya'da barikatlarda direnen
halkın yüzü.
İtalya'da faşizme dur diyen
Stalingrad'da Moskova’yı
savunanların yüzüdür.
Bir pazartesi sabahı şafak doğmadan
işe giden işçilerin yüzü.
Okmeydanı’nın griye boyanmış yorgun
ama gururlu sokaklarından bir yüz olur Berkin'dir bu.
Atina’nın ortasında Alexis’in
yüzüdür bu.
Bu yüzü tüm insanlık tanımaktadır,
bu yüz insanlığın tiranlara, despotlara karşı, egemen iktidarlara karşı,
faşizme karşı isyanının, ayaklanmasının, karşı gelişinin yüzüdür.
Bu yüzden yükselir çığlık, bu
yüzlerden yükselir çığlıklarımız.
Bu çığlık Atina’nın orta yerinde
yükseldi, Atina’nın dar bir sokağında bir akşam üstü vuruldu Alexis.
“İşçiler haykırırlar ekmek diye
Tüccarlar bağırırlar pazar diye.
Eskiden işsizler açtı, şimdi işi
olanlar aç.
Sofradan eti kaldıranlar
Öğretiyorlar kanaat etmeyi, hep
bana, hep bana, diyenler bu kez istiyorlar özveri.
Tıka basa yiyenler gelecek güzel
günlerden söz ediyorlar açlara.”
Çığlıklarımız açlığın, yoksulluğun,
haksızlığın, adaletsizliğin çığlığıdır. Bunun nedeni ellerini parayla
silenlerdir, egemen iktidarlardır, ülkelerimizi emperyalizmin itaatine
sunanlardır. Kendi topraklarımızı işletmeyenler, fabrikalarımızı, suyumuzu, ovalarımızı,
dağlarımızı emperyalist tekellerin hizmetine sunanlardır.
Emperyalizm yeni sömürge
ülkelerinde açlık, işkence, yoksulluk ve milli kriz süreklidir, bu kriz bazen
göstermelik reformlar ile yasalar ile kontrol altına alınıyormuş gibi
gösterilir ama bu krizi asla gizleyemezler.
Bağımsızlığın bir bayrak ve ulusal
marş olarak anlaşıldığı bu sistemde amaç, sadece sömürge ülkelerin doğal
kaynaklarını emperyalist ülkelere aktarmak değil, aynı zamanda, ülke içinde
cılız, hatta montaj sanayi yaratmak, iç pazarı genişletmek ve sömürge ülke
halklarının ucuz işgücünden yararlanarak daha pervasız bir sömürüyü hayata
geçirmekti.
Emperyalizm ve onun mafyası olan
IMF yardım adı altında, sömürge ve yeni sömürge ülkeleri bir borç batağına
koymaktadır, krize neden olanlar kendileridir, iç ve dış kaynakları sömüren,
özel okulları, yabancı markaları ile ülkelerimizi işgal eden onlardır ve
sonrasında yardım adı altında kendilerine bağımlı kılan onlardır.
Ekonomik, askeri, diplomatik olarak
giderek bu bağımlılık büyür. Amerikan emperyalizmi hapşırsa yeni sömürge
ülkeleri hasta olur.
Emperyalizm ve işbirlikçi
iktidarlar yöneteme krizi büyüdükçe tek çözümü baskılarını artırmak olur tek
çözümleri saldırmak, susturmak, sindirmektir. Yaratılan korku imparatorluğunun
arkasında iktidarlarını korumak vardır. Bütün ülkelerde aynı senaryoyu farklı
biçimlerde izlemişizdir.
Krizleri derinleştikçe, sunmuş
oldukları demokrasi, refah, uygar kültür anlayışı yok olur birden,
istediklerini yapabilirler halklara karşı halkın tek bir söz hakkı yoktur.
Vergileri yükseltir, çalışma saatlerini yükseltirler, maaşlarda kesintiye
giderler, sosyal devlet, halkın ihtiyaçları onlar için önemli değildir. Ve tüm
bunların yanında oturun derler buna karşı gelen halka ise saldırır gözaltına
alır, işkence yapar, tutuklarlar.
Korku maskesi ile şehrin
sokaklarında dolaşır büyük devletler. Kolluk kuvvetlerini sokaklara indirir,
yürüyüşleri, gösterileri, yasaklarlar.
Yunanistan’da Neo Demokratia
hükümeti aynı politikaları uyguladı, ekonomik kriz diyerek emperyalizmin krizi
diyerek açıktan faşizmi sergilemekten geri durmadı sayısız kemer sıkma
politikası, halka yönelik düşmanca geçen bir on yıllık süreç ve halen devam
etmektedir çünkü emperyalizm gerçeği var oldukça krizler var olmaya devam
edecektir.
Krizlerinin Kâbusu Halklar
Olacaktır!
Halka karşı vermiş oldukları terör
diktatörlüğü ve saldırıları halklar için bir şey değiştirmeyecektir, baskının
artığı yerde karşı şiddetin örgütlenmesi doğanın bir kanunudur, bir çığlığın
kopması, suyun gediğini parçalaması, bunun başlangıcını yapmıştı Yunanistan
halkı ve gedik bir kere açılmıştı.
Lenin 21. Yüzyılın ayaklanmalar
çağı olacağını söylemişti ve ayaklanmalar çağının çığlığı duyuldu ve bu çığlık
yayıldı gitti Anadolu’dan Avrupa’ya, Latin Amerika’ya.
Atina’nın bir sokağından yükseldi
bu çığlık ve ardından yüzbinlerce insan bu sese kulak verdi bu sesi büyüttü.
“Yüzyıllardır tarih bize çok şey
öğretti
Bize bombalar, toplar da atsalar,
katletseler de
Güzel yıllarımızı da harcasalar
Koyacağız önümüze, siyah ve kırmızı
bayrakları
Daha özgür ve daha yeni bir hayat
için
Mücadele etmemiz gerekiyor,
özgürlüğümüz için.”
Alexis bir çığlık olarak düştü
Atina’nın orta yerine 15 yaşında halkların adalet mücadelesinde bir çığlık oldu,
bir ışık oldu bizlere.
Koumis, Kanolopoulou, Mixalis Kaltezas
ve Alexis ilk değildi bu faşizmin gerçek yüzüydü, terörcü, saldıran, katleden,
işkence yapan tutuklayan, var olan krizini halka baskı ve şiddet olarak
döndüren.
Yunanistan halkı kendi meşru
savunması ile faşizme karşı direndi ve direniyor. Yunanistan tarihi direnişler
tarihidir ve hiçbir zaman diktatörlere teslim olmamıştır Yunanistan halkı,
bugünkü diktatörler emperyalizm ve onların yerli işbirlikçileridir.
Halklarımızı sokak ortasında
katleden bu devlettir, yaşamımızı zehire çeviren, bizleri soyan, emeklerimizi
çalan ve emperyalistlere altın tepsinde sunan.
Bir isyan ateşi yakılacaktı, bir
isyan ateşi kopacaktı...
Alexis bir isyan çığlıdır artık,
halkların dilinde
Alexis bir ışıktır halkların
gözünde.
Alexis baş kaldırmaktır halkların
yüzünde, dur demektir zalimlere.
Alexis bir isyan bayrağıdır bizim
ellerimizde.
Alexis’in çığlığı duyulmuştu ve o
çığlığın arkasından yüzbinlerce insan sokaklara döküldü, yakıp yıkıp yeniden
kurmak için, ellerinden çalınanı geri almak için, sokak ortasında 15 yaşında
vurulan çocukları için döküldüler sokaklara.
Yunanistan’dan, Anadolu’nun dört bir yanına yayıldı bu çığlık.
Yoldaşlık
İster Çin’de yaşasın ister
Afrika’nın taa güneyinde
Vurulmuşsa zincire insanlık
kavgasında
İster tamburalı tüfek tutsun elinde
ister ok ister balta
O benim kardeşimdir o benim
yoldaşımdır.
Kardeşimsin Berkin Kardeşimsin
Alexis
Türkiye’de de katilimiz aynıydı,
halklarımız kardeşti ve yoldaştı, Yunanistan’ın barikatlarından Taksim
barikatlarına uzandı bu çığlık.
"Doğada hiçbir şey kendisi
için yaşamaz
Nehirler kendi suyunu içmez
Ağaçlar kendi meyvelerini yiyemez
Güneş kendisi için ısıtmaz
Ay kendisi için parlamaz
Çiçekler kendileri için kokmaz
Toprak kendisi için doğurmaz
Rüzgar kendisi için esmez
Bulutlar kendi yağmurlarından
ıslanmaz"
Doğanın anayasasında ilk madde
şudur; Her şey birbiri için yaşar. Birbiri için yaşamak doğanın kanunudur.
İsyanın, öfkenin çığlığı aynıydı
bizler halktık ve birbirimizden ayrı olamazdık, bizim sınıfımız bellidir
yüzyıllardan beri ve bizim sınıfımızın çıkarları ortaktır. Tek kurtuluşumuz
dayanışmamız ve mücadeleyi büyütmemizdir, halkların halklardan başka dostu
yoktur ve tek kurtuluş halkların devrimci enternasyonalist dayanışmasındadır.
Kardeşimsin Alexis, Kardeşimsin
Berkin, farklı dillerde, farkı yüzlerde, farklı sokaklarda yankılandı bu çığlık
ve faşizmin bekçilerine bir silah olup döndü.
İsyanın çığlıkları bizlere
sokakları gösteriyordu, sokaklardı halkın adaletinin sağlanacağı ve halklar
adaleti sağlamak hakları olanı almak için yaktılar isyanın ateşini sokaklarda. Bu
isyan ateşi giderek büyüyor ve egemen sınıfların, emperyalizmin sonunu
getirecektir. Saldırıları artıkça karşılarında halkın kendi öz savunmasını
göreceklerdir.
Bugün bu ateş giderek büyüyor,
Anadolu’dan Avrupa’ya, Latin Amerika’ya halklar adalet çığlığını büyütüyor ve
dalga dalga yayılıyor.
Bugün küresel kapitalist ekonominin
krizi giderek daha da büyümektedir, halkların direnişi de büyüyor, Covid
salgını, pandemi bahanesi adı altında halkın ayaklanmasını önlemek çıkarılan
yasalar iktidarları koruyamaz, su kayayı çatlattı ve bu gediği büyütecek olan
bizleriz. Kapitalizme öfkemiz büyük ve giderek büyüyor, tek kurtuluşumuz
kapitalizme karşı mücadele etmektir, insanlık dışı bu sistemde tek kurtuluşumuz
insanlığın tek kurtuluşu bu sistemi yıkmaktır.
Fransa’dan, Guatemala’ya,
Hindistan’dan, Meksika’ya, Amerika’dan, Peru’ya, Bolivya’ya, Şili’ye kadar
halklar kapitalizme karşı ayaklanıyor, kapitalizmin sonu geliyor ve halkların
zaferi çok yakındadır, tek kurtuluşumuz isyanın çığlığını büyütmek ve
ayaklanmaları büyütmektir.
Yakıp Yıkıp Yeniyi Kuracak Olan
Halklardır, İsyanın Çığlığı Bugün Tüm Dünyadadır Bu Çığlık Faşizmi Sağır Edecek
Direnen Halklar Kazanacaktır
İsyan ateşi büyüyor ve bu ateş için
bedel ödeyenleri halklar unutmayacaktır, 6 Aralık’ta Alexis’in ölümün 12. Yıldönümü
ve bu yıldönümünde Alexis’i katledenleri katillerini serbest bırakanlarını
unutmayacak hesap sormak için sokaklarda olacağız ne Alexis’i ne de Berkin’i
unutmayacağız katillerini affetmeyeceğiz hesap soracağız.
Sokak ortasına akıtılan
kanlarımızın hesabı sorulacaktır, gencecik yaşımızda hayatımızı elimizden
alanlardan hesap sorulacaktır, fabrikalarda katledilen, tarlası elinden alınan,
emeği çalınan, geleceği elinden alınan, açlığa, yoksulluğa mahkûm edilen
halklar, kendilerine yaşatılanı unutmuyor ve unutmayacak.
İsyan Ateşi Büyüyor ve Bu Ateş
Egemenleri Yakacak
Alexis Grigoropoulos ve Berkin
Elvan Halkların İsyan Yüzüdür.
Kapitalizme Karşı Sosyalizm
Faşizme Karşı Halkın Demokrasisi
Emperyalizme Karşı Bağımsızlık
Savaşımız Büyüyor ve Direnen Halklar Kazanacak
Selam Olsun İsyanın Yüzlerine Selam
Olsun Direnen Dünya Halklarına
Alexis Grigoropoulos ve Berkin
Elvan Ölümsüzdür!
Yunanistan
Anti Emperyalist Cephe
Yunanistan
Halk Cephesi