Gülten Matur: Cumartesi günü sabahın erken saatlerinde baskına geldiler. Terörize ederek geldiler, silahlarla geldiler. Özellikle özel hareket timleriyle ve örgüte operasyon yapıyoruz bahanesiyle aslında depremzedelerin evleri el koymaya gelmişler. Saldırmaya gelmişler. Bunu da örgüte operasyon yapıyoruz havasıyla kapatmaya çalıştılar. Bizleri gözaltına aldılar. Gözaltına alırken de çocuk demeden yaşlı demeden yerlere yatırdılar kafalarına silah dayandı. Gerçekten İsrail’in Filistin’e girmesi gibi bizim yaşadığımız yerlere geldiler. Zaten çok önceden hazırlanmışlar tırları kepçeleri getirdiler. Bizler gözaltındayken evleri taşıma işleri de bitirdiler. Buradaki yaşam halkın dayanışmasıyla halkın gücüyle oluşturulan ortak bir yaşamdı. Depremzedelerle dayanışma için kurulmuş açlığı da yoksulluğu da yaşadığı zorlukları da paylaştığı birlikte bir şeyler yapmaya çalıştık. Dayanışmanın önüne geçemeyecekler. Dayanışma birlik olmak güzel bir şey. Bunu engelleyemeyecekler.
Selman Altınöz: Ben
İnsan Hakları Derneği yönetim kurulu üyesiyim. Yaklaşık 5 aydır burada
yaşıyorum. Çünkü benim evim yıkıldı. Daha doğrusu benim evimi yıktılar. Ondan
sonra evsiz kaldım. Evsiz kaldığım için buraya geldik. Burada da insanca bir
yaşam sürdürmeye çalışıyorduk. Ama sürekli gelip bizi tehditlerle
provokasyonlarla bizi buralardan çıkartmaya çalıştılar. En son ayın 14
Cumartesi günü yüzlerce polis eşliğinde gelip baskın yaptılar. Ben bu baskını
Siyonistlerin İsrail’e yaptıkları baskınlara benzetiyorum. Çünkü hiçbir şey
sormadan hiçbir gerekçe anlatmadan bizlere saldırmaya başladılar. Beni de zorla
yere yatırmaya çalıştılar. 5-6 polis ellerimden ve ayaklarımdan tutarak
sürüklediler. Ardından kafama botla vurdular ve başımı taşların üzerinde ezmeye
çalıştılar. Bu insanlık dışı uygulamada burada baştan sona kadar devam etti. Tüm
arkadaşlarımıza karşı her evin kapısı kırılmaya çalışıldı. Otomatik silahlarla
gelindi. Ortada bir şey yokken bu tarz insanlık dışı bir uygulamanın mantığı
açıkçası bu devletin mantığıdır. Bu mantıkla bir yere varılması mümkün
değildir. Bir Arap atasözü vardır. Birisine bir beddua edeceksen evin yıkılsın
derler. Şimdi depremde zaten bizim evimizi yıktılar. İkinci olarak da bir kere
daha evimizi yıktılar ve bir daha şuanda evsiz durumdayız. Konut hakkı bir
insanın en önemli insan hakkıdır. Ama bu hakkı insanlara fazla görüyorlar.
İşkencelerle bizi gözaltına almaya çalıştılar ve bizi gözaltına aldılar. Bu
hukuksuz ve insanlık dışı uygulamaları kınıyorum protesto ediyorum. Onlar
hakkında da dava açacağım.
Burada yere
yatırıp başımı botla ezmeye çalışıldı. Başımda sıyrık ve yaralar var. Bu
yaralar bu gözaltından kaynaklı, bunu da belirtmiş olayım. İstersen daha
yakından çekebilirsin.
Deniz Özçelik:
Bende depremin ilk gününden beridir buradayım. Zaten buralıyım, Samandağ’daki
evim basılarak gözaltına alınmıştım. Ama ailemin ve mahallelinin ciddi bir
tepkisiyle karşılaştıkları için yere yatıramadılar. Ama 80 yaşındaki anneme 65
yaşındaki abimin kafasına direk silah dayadılar. Aynı benim kafama silah
dayadılar. O gece biz evimizin önünden
geçtiklerini gördük. Biliyorduk sabah geleceklerini. Ve evimizin önünde
yiğenimin kınası vardı ona bile tahammülleri yoktu. Bugüne kadar 8-9 aydır bir
damla su getirmeyen devlet düğünümüzün olduğu gün evimizi bastılar. Yani
başından beri benzetilen bir operasyon şekli vardı. İsrail Siyonizminin
Filistin halkına karşı operasyonlarla benzetildi. Gerçekten de öyleydi. İsrail
Siyonizminin ahlakına yakışır bir şekildeydi. Bunun da ülkemizdeki adı
faşizmdi. Faşizm bu şekilde halka tahammülsüz dayanışmasına tahammülsüz.
Başından beridir burada karda kışta halkın bütün ihtiyaçlarına koşmaya
çalıştık. Halkın bütün ihtiyaçlarına dayanışmayla Avrupa’dan Anadolu’nun birçok
yerinden gelmeyen devlet Anadolu ve Avrupa’nın birçok yerinden kendi
evlerindeki yiyeceği ekmeği zeytini bulguru makarnayı paylaştı bu halk. Bu
halkın bu dayanışmasını bu baskıyla bu faşizmle yok edemeyeceksiniz,
edemezsiniz. Bugüne kadar yok edilemediyse bugünden sonra da
yokedemeyeceksiniz. Bunu bilmeniz gerekiyor. Bu yaptıklarınız sadece halkın
öfkesini halkın kinini büyütmekten başka bir işe yaramayacak. Bunu bilmeniz
gerekiyor. Şimdi de buraya bu alana kurduğumuz bin bir emekle kurduğumuz bu
alana saldırdılar ve bu saldırı 8-9 ailemizin evsiz kalmasıyla barınma hakkının
elinden alınmasıyla sonuçlandı. Arkamızda hala polis aracı var ve devriye
atıyor. Biz hala buradayız, bu alanda olmayabiliriz ama bu halkın içindeyiz
dayanışmamızı devam ettireceğiz. Bu dayanışmayı bu evlerin kurulması için bir
kuruş koyan halkımız müsterih olun rahat olun bu halk vermiş olduğunuz o 5 kuruşla
yaşamaya devam edecek. Bu dayanışmayı büyütmeye devam edeceğiz. Sizde
depremzedeleri yalnız bırakmayın.
Turgay Şahutoğlu:
Bende depremzedeyim. Depremden bu yana yatacak yer aradık. Her ne kadar AFAD’a
da gitsek devletin kapısını da çalsak şuan yapacak bir şeyimiz yok dediler. Biz
de bu küçük Çekmece mahallesine geldik. Sağolsunlar bizi yerleştirdiler
prefabrik evlerde kalıyorduk. Güzel bir paylaşımımız vardı. Depremi unutmaya
çalışıyorduk. 5 yaşında oğlumla birlikte pazarcılık yapıyorum. Her gün saat 05:00’te
işe gitmeye çalışıyorum. Bir ev kurmaya çalışırken elbirliğiyle Cumartesi
sabahleyin kapılarımız kırılarak sanki canımız yanmamış gibi canımızı ikinci
defa yakarak 5 yaşındaki çocuğumun yanında kafama silah dayayarak suçumuz nedir
diye sorduğumuzda “Kes sesini lan buraları boşaltacaksınız evlerinize el
konuldu” dediler. Ben kendi tırnaklarımla yaptım evimi. Devlet yanımda değil.
Devlet benim yaptığım evimden ne istiyor. Ben hepsinin hakkında suç duyurusunda
bulunacağım. Bu zulüm bu işkence neden yapılıyor anlamış değilim. Halkın
dayanışması güzel bir şey. Kimseye zarar gelmez. Depremden sonra bir huzurumuz
vardı o huzurumuz da yerle bir oldu. Eşim şuan psikolog hapları alıyor. Kızım
bana cumartesi gününden beridir “Baba senin kafana neden silah dayadılar” diye
soruyor. Bende merak ediyorum; kafama neden silah dayadılar. İnsanlar
kendilerinde feda ederek bize yardımcı oldular. Evlerini barklarını bırakarak
bize yardımcı oldular. Bu tür insanlar bizim adımıza bir şeyler yapıyorsa buna
terör adı konuluyorsa demek ki bende teröristim, benim kızım da terörist demek.
Hiç mi acaba insafları yok diyorum. Hiç mi aileleri yok. Yani kendilerinin 5
yaşındaki çocuklarının başlarına silah dayayarak ne yapmak istiyorlar. Yani 5
yaşındaki çocuğum diyor ki burada bir şey yok. Kes sesini lan diyerek çocuğu
tehdit ediyorlar. Bu nasıl anlatılabilir, bunu bana izah etsinler.
Filiz Özçelik:
Gecenin bir saatinde emeğimizle dayanışmayla kurduğumuz prefabrik evlerimize el
koydular ve bizleri işkencelerle gözaltına aldılar. Halkımızın acılarını
sarmaya gelmeyen devlet sağ kalanlara işkence yapmak için tüm kolluk
kuvvetlerini yığdı. AFAD’ıyla polisiyle bütün yaşam alanımızı hakkımızı
gaspettiler. Barınma hakkımızı gaspettiler. Bizler burada bir aileyiz. Bir aile
olarak her şeyimizi paylaşarak burada geçiniyorduk. Hiçbirimizin evi yok
evlerimiz yıkıldı. Bizler depremzedeyiz. Ben ve kardeşim gelip burada
kalıyoruz. Burada barınıyoruz. Buradaki ailelerimizle birlikte aşımızı suyumuzu
paylaşıyoruz. Acımızı öfkemizi yaşadıklarımızı paylaşıyoruz. Bizler böylece
yaralarımızı acılarımızı aşmaya iyileşmeye çalışıyoruz. Birlikte
beraberliğimizi sürdüreceğiz mücadelemize devam edeceğiz. Yaşasın Adalet
Mücadelemiz
Gamze: Bu alanda
kalıyorum arkadaşlarla birlikte. Bize baskına geldikleri gün uyuduğumuz sırada
geldiler. Oğlum ikinci bir travma yaşadı. Depremde zorla toparladığımız
psikolojisini tekrar yıktılar. Tekrar deprem oluyor sandı. Hücum ettiler
üstümüze saldırdılar. Oğlumun gözü önünde eşimin yaralı elini ters çevirerek
büktüler. Oğlum bundan korktu. Çocuğa silah çektiler. Biz sadece burada güzel
bir yaşamı birlikte sürdürmeye devam ediyoruz. Zaten depremde hepimizin evi
yıkıldı. Burada yeniden birlikte mücadele ederek tekrardan kurmuştuk evlerimiz
yeniden yıktılar.
Mehmet Dersulu:
Evleri başlarına yıkılan yakınlarını kaybeden halktan bir sürü insan burada
gördüğünüz insanlarla birlikte başımızı sokabileceğimiz bir yer yapmaya
çalıştık. 8 aydır bir damla su yardımında bulunmayan AFAD alınterimizle
emeğimizle yaptığımız prefabrik evleri yıkmaya geldi. Yıkmaya gelmelerinin
sebebi de şu aslında; Halkın dayanışması halkın birliği ve dayanışmasıdır. İşte
faşizmin en büyük korkusu budur. Halka hiçbir şekilde faydası dokunmaz
faşizmin. Fakat halkın dayanışmasından halkın birliğinden beraberliğinden çok
korktuğu için bu birlik ve beraberliği dağıtmak istedi. Buraya saldırmasının 5
yaşındaki çocuğun kafasına silah dayamasının temel sebebi budur. Biz bunu çok
iyi biliyoruz ve bizi gözaltına alıp burayı dağıtmalarının sebebi de budur.
Çünkü biz onlara karşı çıkacaktık. Emeğimizi alınterimizi gasp etmelerine
müsaade etmeyecektir. Bu şekilde bizi sabah operasyonlarıyla arkadaşların da
bahsettiği gibi Siyonistlerin Filistin’e girdikleri Filistinli çocukları
katlettikleri gibi buraya büyük bir orduyla gelip depremzedeleri halkı tehdit
edip korkutmaya çalıştı ve bu şekilde emeğimizle
alınterimizle inşa ettiğimiz buradaki alanı gaspettiler. Biz onlara boyun
eğmiyoruz. Onların yaptığı bu zulmü her yerde teşhir edeceğiz. Ve halkın
birlikteliğini birliğini dayanışmasını bulunduğumuz her yerde örmeye devam
edeceğiz. Onların en büyük korkusu bu. Onların korkusunu büyütmeye devam
edeceğiz.
Gülten Matur:
Barınma hakkı uluslararası sözleşmelerde de bir hak olarak tanımlanıyor. Burada
kurduğumuz yaşamda özel mülkiyetti. Özel mülkiyeti devlet gaspetti. Arsanın
sahibi gerekli işlemlerde gerekli işlemlerde başvurarak davasını açacak.
Devletin el koyma hakkı yoktur. Aslında halka barınma hakkı sağlamak gibi bir
yükümlülüğü vardır. Ama devlet saldırıyor.