07.09.23
Merhabalar
Geçtiğimiz
haftalarda İsrail Siyonizm’inin zindanlarında 1000 (bin) Filistinli tutsak
‘açlık grevi’ yapma kararı aldı.
1948 yılında
kurulan İsrail devleti, kurulduğu tarihten günümüze kadar Filistin
topraklarını; baskı, kan ve katliamlarla her geçen gün kendi topraklarına
katıyor. Kendi topraklarına kattığı her Filistin toprağında binlerce çocuğun,
kadının, yaşlının; Savaşçı’nın kanı var.
Sadece kan yok o
topraklarda, “idari tutukluluk” kararıyla aylara hatta yıllara varan gözaltı
süreleriyle tutulan Filistinli direnişçilerde var.
“İdari tutukluluk”
nedir? “İdari tutukluluk” uygulaması ile gözaltına alınan biri, altı aya kadar
gözaltında tutulabiliyor. Eğer gözaltında kalması gerekiyorsa -ki çoğu zaman
gerekir- ikinci bir altı ay daha süre uzatılır ve bu süre hep böyle uzatılarak
ne zaman sonuçlanacağı belli olmayan bir belirsizlik yaratır. Bu uygulamaya
karşı itiraz etme hakkı olmadığı için bekletilir. İsrail yönetimi bu uygulamayı
“eylem yapabilir” gerekçesine bağlamaktadır.
Emperyalizmin Ortadoğu’daki
jandarmalığını yapan Siyonist İsrail’in halk düşmanı bu kararlarına karşı, Filistin
halkı da gerek içerde gerekse dışarda direnişlerini sürdürüyorlar ve daha da arttırıyorlar.
Geçtiğimiz şubat ayının 5’inde Açlık Grevi eylemi başlatan ve 2 Mayıs’ta şehit
düşen Hıdır Adnan buna bir örnektir. Ve şimdi de 1000 (bin) Filistinli tutsak,
Açlık Grevi eylemine başlayıp, Siyonist İsrail yönetimine teslim
olmayacaklarını göstermişlerdir.
İsrail
hapishanelerinde binlerce Filistinli tutsak, yaşadıkları zulmü pek çok defa
Açlık Grevi direnişi ile dünyaya duyurmayı başarmış ve bunun sonucu zaferler
kazanarak; kimi zaman özgürlüklerini kimi zaman da haklarını kazanmışlardır.
Kısacası İsrail hapishanelerinde Açlık Grevi direnişi hiçbir dönem eksik
olmamıştır. Tıpkı ülkemiz hapishanelerinde olduğu gibi. Yani İsrail
hapishanelerinde Açlık Grevi direnişi ne Hıdır Adnan’la ne de 1000 (bin) Filistinli
tutsakla son olacaktır. Nerede baskı, işkence, zulüm varsa direnenler ve
direnişçiler de vardır.
Elbette zulme
karşı direnenlerin sesi birbirine benzer.
Yüreğimizi
Filistinli direnişçilerle bırakıp, yüzümüzü Türkiye hapishanelerine
çevirdiğimizde de görülecektir ki İsrail’den Türkiye hapishanelerine değişen
sadece coğrafi farklılıklardır. Ve de yönetim biçimleri; biri Siyonizm’le
yönetilirken diğeri faşizmle yönetilir. Ama ikisinin amacı da aynıdır.
Emperyalizmin sopası olmak ve kan, baskı, işkence…
Türkiye’de
yıllarca bu baskı, zulüm, işkence olmuştur. Tabi ki zulme karşı başkaldıranlar
da olmuştur. Haliyle de hapishaneler hep uğrak yerleri olmuştur. Ülkemizin yeni
sömürge bir ülke olması da ekmek ve adalet kavgasının daha hızlı yükselmesine
ve devrimci tarihin yazılmasına neden olmuştur. Haliyle faşizm biz devrimcileri
hapishanelere doldurup yok etmeye çalışmıştır. Ama fiziken teslim almasına
rağmen hala istediği sonucu alamamıştır. Amacı beyinleri teslim almak olmuştur.
Ve türlü türlü karşı devrimci yasalar çıkarıp, farklı tiplerde tecrit
hapishaneleri kurmuştur. Ama hep direnişle karşılaşmıştır. Her kurulan yeni tip
hapishaneler, devrimcilerin yeni direniş mevziisi olmuştur ve olmaktadır.
Dediğimiz gibi;
direnenlerin sesi birbirine benzer!
Filistinli
tutsaklar, topraklarının işgal edilmesine ve “idari tutukluluk” uygulamasına
karşı nasıl Açlık Grevi yapıyorlarsa ülkemizde de devrimcilerin düşüncelerini
teslim almak için kurulan Y ve S tipi tecrit hapishanelerinde Nedim ÖZTÜRK;
-
Aile
ve arkadaşlarının bulunduğu hapishanelere sevk,
-
Sürgün
sevklerin durdurulması,
-
İnfaz
yakmalara son,
-
Tehlikeli
mahkum statüsünün kaldırılması,
-
Disiplin
cezalarının kaldırılması
Talebiyle 120 günü
aşkın süreyle Süresiz Açlık Grevinde.
Zalim ve zulüm
varsa mazlumunda direnişi vardır. Ve kaybetmeyen tek komutan Direniştir!
Yaşasın Direniş,
Yaşasın Zafer!
Filistin’de
Direnen Tutsaklara Bin Selam!
Marmara Kapalı Hapishanesinden