Almanya’da en büyük sol gazetelerden biri olan JungeWelt 129A/B yasalarına karşı ve devrimci tutsakların özgürlüğü için süresiz açlık grevinde olan Eda Deniz Haydaroğlu ile Berlin direniş çadırında bir röportaj gerçekleştirdi.
Röportajın Linkini
Ve Türkçe Çevirisini Sizlerle Paylaşıyoruz.
https://www.jungewelt.de/artikel/462826.protesaktion-in-berlin-wir-sind-bereit-mit-unserem-leben-zu-bezahlen.html
Türkçe;
"Canımızla
Ödemeye Hazırız"
Berlin: Alman
Ceza Kanunu'nun 129. maddesine karşı ve solcu aktivistlerin serbest bırakılması
için açlık grevi.
Eda Deniz
Haydaroğlu İle Röportaj
Tam 237 gündür
açlık grevindesiniz. Nasılsınız, durumunuz nasıl?
Moral olarak
iyiyim tatbiki, ama sağlık açısından şiddetli kas ağrısı, sürekli baş dönmesi,
mide bulantısı ve yorgunluktan muzdaribim. Sadece şeker, tuz, su, çay ve bazen
kahve alıyorum- ama esas olarak bugün hala hayatta olmamın tek nedeni B1
vitamini.
Mayıs 2022'de
tutuklanan Özgül Emre, İhsan Cibelik ve Serkan Küpeli'nin serbest bırakılması
İçin açlığınızla direniyorsunuz. Neyle suçlanıyorlar?
İhsan Cibelik
sol görüşlü Türk müzik grubu "Grup Yorum "un bir üyesi, Özgül Emre
bir gazeteci ve Serkan Küpeli bir anti-faşist. Her üçü de Paragraf 129b
kapsamında yargılanıyor, yani yabancı bir terör örgütüne, bu durumda DHKP-C'ye
üye olmakla suçlanıyorlar.
Bu iddia edilen
üyelik için hangi kanıtlar gösterilmektedir?
Yetkili ve
resmi eylemlere, gösterilere, konserlere veya başka etkinliklere katılmak ve
bunları organize etmekle suçlanıyorlar. Özellikle, 2014 yılında Oberhausen'de
"Irkçılığa karşı tek yürek ve tek ses" sloganıyla düzenlenen ve
15.000 kişinin katıldığı bir grup yorum konseri organize etmekle suçlanıyorlar.
Haziran ayında
üç sanığın yargılanmasına Düsseldorf Yüksek Eyalet Mahkemesi'nde başlandı. Dava
şu ana kadar nasıl gitti?
Yaşadığım şey
sınıf adaletiydi. Başsavcı Ralf Setton tutsaklar her şeyden önce
Marksist-Leninist olmakla suçluyor. Onların Marksist-Leninist bir diktatörlük
kurmak istediklerini iddia ediyor. Bu üç kişiye ciddi suçlular ya da
teröristlermiş gibi davranıldı. Mahkeme salonunda camın arkasında oturdular.
Beate Zschäpe gibi Naziler bile bir cam bölmenin arkasına konulmamıştı.
Mahkumlar
nasıl?
Pek iyi
değiller. Üçü de tecritte. Serkan Küpeli katı bir tecritte tutuluyor, yani 23
saat hücresinde tek başına ve bir saat avlusu var. İhsan Cibelik'e yakın
zamanda kanser teşhisi kondu. Tutuklandığında prostatının büyüdüğünü ve biyopsi
yapılması gerektiğini zaten biliyordu. Bunu cezaevi doktorlarına, savcıya ve
mahkeme başkanına açıklamıştı. Biyopsi yapılmasına 16 ay boyunca izin
verilmedi.
Alman
yargısının bu davadaki tutumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Almanya'nın üç
kişiyi Türkiye'nin talimatıyla tutukladığı söylenebilir. Tutuklama emrini veren
Federal Başsavcı Peter Frank, tutuklamadan kısa bir süre sonra Türkiye'ye gitti
ve orada Erdoğan ile görüştü. Türk Adalet Bakanlığı'na göre görüşmede ele
alınan konulardan biri de terörle mücadele yasalarıydı. Bu, özellikle Türk
muhalefet üyelerinin Almanya'da siyasi nedenlerle tutuklandığı ve yargılandığı
anlamına geliyor. Adalet Bakanı Marco Buschmann Ağustos ayında kendisiyle
görüştüğümüzde bunu bize teyit etti. Görüşmemizde, jeopolitik çıkarların da
129b maddesinin yardımıyla korunması gerektiğini itiraf etti.
Neden Bir
Protesto Biçimi Olarak Açlık Grevini Seçtiniz?
Açlık grevleri
genellikle mahkumların kendileri tarafından organize edildiği düşünülüyor.
Ancak bu protesto biçimi hapishaneyle sınırlı değil. Başka bir seçenek
kalmadığında açlık grevi yaparsınız. Ben ve Dayanışma Komitesi'nin diğer üç
üyesi şu anda adalete susamış durumdayız. Ne Federal Adalet Bakanı'nın ne de
mahkeme başkanının bize acımayacağını, kilo vermemizin ya da belki de ölmemizin
umurlarında olmadığını biliyoruz. Ancak dışarıda pek çok insanın umurunda
olduğumuzu da biliyoruz. Ve biz bunu, Paragraf 129 tarafından tehdit edilen
Almanya'daki tüm solcular için yapıyoruz.
Açlık
grevinin sağlık üzerindeki etkilerinden korkmuyor musunuz?
Elbette
korkuyorum. Artık uzun vadeli sonuçları ve hatta ölümü hesaba katmamız gereken
bir noktadayız. Hayatlarımız bizim için de değerli elbette, faşizme karşı,
emperyalizme karşı ve adalet için savaşmaya devam etmek istiyoruz. Ama aynı
zamanda yoldaşlarımız için de adalet ve özgürlük istiyoruz. Ve bu paragrafın,
bu adaletsizliklerin kamuoyuna duyurulmasını istiyoruz. Bunun bedelini
canımızla ödemeye hazırız.