Belçika'da, Almanya konsolosluğu önünde bir oturma eylemi başladı 6 Kasım günü.
Eda Deniz Haydaroğlu'nun, Ilgın Güler'in, Sevil Sevimli ve
Lena Açıkgöz'ün sesi olmak için başlayan oturma eylemi aynı zamanda açlık grevi
ile birlikte olacak.
7 Kasım ikinci günüydü direnişin.
6 Kasım'da gözaltına alarak eyleme engel olmaya çalıştı
Belçika polisi.
Ama engel olamadılar.
7 Kasım'da da Cahit Zorel yine Almanya Konsolosluğu'nun
önündeydi.
Gerçek Haber Ajansı'ndan yaptığı canlı yayınla halkımızı
destek ve dayanışmaya çağırdı. Duyarlılık çağrısı yaptı. Bu direnişin herkesi
ilgilendirdiğini anlattı. Bu arada bugün de gözaltı olursa canlı yayını
izleyenlerin tanıklık etmesini istedi.
Geldiler.
Gelen polisler önce alman konsolosluğuna girdiler.
Alman konsolosluğu eylemden çok rahatsız olmuştu. Rezil
oluyorlardı. "Almanya'da adalet yok!" diye haykırıyordu biri kapının
önünde.
Konsolosluktan çıkan polisler Cahit Zorel' e eylemi
sonlandırmasını söyledi.
Bunun üzerine "siz Belçika Devleti'nden mi emir
alıyorsunuz Alman Devleti'nden mi?" diye sordu. "Hayır!" dedi.
"eylemime son vermeyeceğim. Protesto etmek, gösteri yapmak haktır, izne
tabi değildir. Hak dediğiniz şey izne tabi olursa onun adı artık
"hak" olmaz" dedi.
Bunun üzerine şeflerini arayan polisler "ya
bitirirsiniz ya da gözaltına alırız" deyince "burada olacağım, bugün
de, yarın da" diye cevaplayarak oturma eylemine geçti C. Zorel.
Polis ilk iş dövizleri zorla aldı. Öyle ya, o dövizlerde
yazanlar Almanya'da yaşanan adaletsizliği anlatıyordu. Almanya'nın demokrasi
ile değil Nazi anlayışıyla yönetildiğini söylüyordu. Alman konsolosluğu
"hemen bu eylem bitmeli" diyerek talimat vermişti.
Ancak talimatına polisler uydu sadece.
Eda Deniz Haydaroğlu'nun, Ilgın Güler'in, Sevil Sevimli
'nin, Lena Açıkgöz'ün yüzlerce gündür süren açlık grevi vardı. Ve artık
hepsinin hayati tehlikesi vardı. Bu direniş onların sesi olmak içindi. Susmak,
geri adım atmak yoktu.
Doluştular.
Bir araba daha geldi.
Sonra bir araba daha.
Bir daha...
3 Minibüs, bir araba toplam 4 araç. Bir yığın polis.
Tek başına oturma eylemi yapan Cahit Zorel'in başına üşüştü.
Polis tartışmaya başladı.
"Bu eylemin gerçekten Alman Devleti'ni rahatsız edeceğini
mi düşünüyorsun?" sorusuna, "rahatsız olmasa sizin burada ne işiniz
var?" cevabı verdi. "3 polis yeterliydi, 30 polislik bir durum mu
var, başka işiniz yok mu sizin?" dedi. Hem siz Alman Devleti'nden talimat
alıyorsunuz, bu büyük bir utanç" cümlesine polisin vereceği cevap yoktu.
"biz Alman Devleti'nden emir almıyoruz" dese de her şey ayan beyan
görünüyordu.
Pazarlık yaptılar. "bir metre geri çekilirsen devam
edebilirsin!"
Evet polisin dayatması bu oldu.
Bunun üzerine Cahit Zorel, "ben burada oturacağım.
Gözaltına almak istiyorsanız zor kullanmak zorundasınız. Bir metre de geri
çekilmeyeceğim. Ama şunu unutmayın, burada olacağım. Yarın da burada olacağım.
Öbür gün de. Eğer engel olmaya devam ederseniz kendimi buraya zincirlerim.
Olmadı beton dökerim. Artık teknisyen getirip gözaltına alırsınız" dedi.
Polisin, Alman Konsolosluğu'nun isteğini yerine getirme
çabası sonuç vermedi. Cahit Zorel eylemini gerçekleştirdi. Belirlediği saatte
bitirdi. Dövizlerinin parçalanması, 1 tek kişilik eyleme dahi tahammül
edememesi sadece Alman Devleti’nin rezilliği ve acizliği değil, aynı zamanda
Belçika polisinin de ayıbı olarak hafızalarda kalacak...
Tüm yaşananlar Gerçek Haber Ajansı'nın facebook sayfasından
canlı yayınlandı.
Polis gitti. Edaların açlığını anlattı. Sloganlarını hiç
susturmadı.
Cahit Zorel "eylemi sürdürmemi sağlayan duygu tabii ki
Edaların direnişiydi ancak bundan daha kuvvetlisi HAKLILIĞIMIZDI.
EVET HAKLIYIZ ve Direne direne kazanacağız..." dedi...