1 mayıs açıklamalar adana alibeyköy almanya altınşehir amed amerika anadolu anadolu alevi hareketi anadolu federasyonu anadolu kültür merkezi ankara antakya antalya antep anti-emperyalist cephe armutlu armutlu haber ataşehir avcılar avrupa avusturya bağcılar bahçelievler bakırköy basın emekçileri meclisi bayrampaşa belçika belgesel beşiktaş beykoz boğaziçi bulgaristan bursa cephe milisleri çağlayan çanakkale çayan çayan mahallesi çekmece çerkezköy dağevleri denizli dersim dev-genç devrimci alevi hareketi devrimci işçi hareketi dhkc dhkc gerilla direnişler diyarbakır doğançay duyurular dünya düzce elazığ emekli meclisi esenyurt eskişehir festival filistin filmler FOSEM Fransa galatasaray gazi Gebze gençlik gerilla giresun gözaltı grup yorum gülsuyu gülsuyu gülensu gündoğdu hacı ahmet Hacıahmet hacıhüsrev halk bahçesi halk cephesi halk meclisi halkın hukuk bürosu halkın mühendis mimarları hasan ferit gedik hasköy hatay hindistan hollanda Isparta idil halk tiyatrosu idil kültür merkezi ikitelli ingiltere İngiltere istanbul isveç isviçre İsviçre işçi meclisi italya izmir kadıköy kampanyalar kamu emekçileri cephesi karadeniz kartal kazova kazova bülten kınık kıraç kocaeli kore kurslar kuruçeşme küba küçükçekmece kültür sanat kütahya lubnan malatya maltepe Maraş mardin Mektuplarımızla Tecriti Kıralım mersin muğla Muharrem Karataş munzur nurtepe okmeydanı ortaköy ömürtepe örnektepe piknik Polonya radyo röportajlar sakarya samsun sanat meclisi sarıgazi sesli okuma Sevgi Erdoğan Vefa Evi siirt silivri silvan sinop spor suriye sümerler şiir şiirler şişli taksim tavır dergisi TAYAD tekirdağ tiyatro Tokat trabzon tuzla türkiye UTMP videolar wan yalova yenibosna yeşilkent yunanistan yürüyüş dergisi Zürich

Halkın Hukuk Bürosu'nun Baskınlara Dair Açıklamasını Paylaşıyoruz

HALKIN HUKUK BÜROSU'NA VE DEMOKRATİK KURUM VE KİŞİLERE YÖNELİK BASKINLAR, GÖZALTI VE TUTUKLAMA İŞLEMLERİ HUKUKİ BİR SORUŞTURMANIN DEĞİL BİR İNTİKAM OPERASYONUN SONUCUDUR.

6 ŞUBAT KOMPLOSUYLA TUTSAK EDİLEN HALKIN AVUKATLARI VE MÜVEKKİLLERİMİZ SERBEST BIRAKILSIN.

12 Şubat 2024

6 Şubat'ta "İstanbul Adalet Sarayı" önünde meydana gelen silahlı saldırı ve çatışma olayının ardından, sadece birkaç saat içinde başlatılan polis operasyonu kapsamında, başta Halkın Hukuk Bürosu ve Grup Yorum'un sanat çalışmalarını yürüttüğü İdil Kültür Merkezi olmak üzere demokratik kurumların basılması ve meslektaşlarımız Seda ŞARALDI, Nazan Betül VANGÖLÜ KOZAĞAÇLI, Didem BAYDAR ÜNSAL dahil olmak üzere 53 kişinin hiçbir maddi ve hukuki temeli olmayan iddialarla tutuklanması açıkça hukuka aykırıdır. 

Halkın Hukuk Bürosu ve diğer kurumlara yapılan baskınlar, gözaltı ve tutuklama işlemleri hukuki bir soruşturma işleminin bir parçası değil kamu gücü kullanılarak ve intikam amaçlı olarak gerçekleştirilen bir devlet terörünün sonucudur. Bu devlet terörünün sonucunda yapılan tüm bu işlemler keyfi ve hukuka aykırı işlemlerdir. Ortada büyük bir komplo, tam bir keyfilik, tam bir yasadışılık, tam bir zorbalık vardır. Bu keyfilik, bu zorbalık, bu hukuk tanımazlık Türkiye’de artık hiç kimsenin hukuk güvenliğinin kalmadığının bir kez daha ilanıdır.

Sözünü ettiğimiz tablonun ortaya çıktığı bu komplonun gelişim sürecine, meslektaşlarımıza ve müvekkillerimize yöneltilen suçlamalara baktığımızda ortada nasıl bir yasadışılık, nasıl bir keyfilik ve ne kadar büyük bir komplonun söz konusu olduğu daha iyi anlaşılacaktır.

Olaylar şu şekilde gelişmiştir:

6 Şubat 2024 Salı günü, yerel saat ile 11.45 sıralarında, Çağlayan'da bulunan "İstanbul Adalet Sarayı" önünde polisle DHKC üyesi iki silahlı eylemci arasında bir silahlı çatışma meydana geldiği, çatışma neticesinde Emrah Yayla ve Pınar Birkoç isimli DHKC üyeleri ve yoldan geçen bir kişinin yaşamını yitirdiği, 3'ü polis olmak üzere 5 kişinin de yaralandığı basına yansımıştır. Bahsi geçen silahlı çatışmanın ardından, olaydan sadece birkaç saat sonra, birçok demokratik kurum ve birçok eve yönelik polis baskınları gerçekleştirilmiş ve toplam 103 kişi, haklarında hiçbir somut delil hatta bilgi dahi olmaksızın, adliye önünde yaşanan silahlı eylemle ilgisi olduğu iddiasıyla gözaltına alınmıştır.

Operasyon kapsamında polisin baskın düzenlediği yerlerden biri de -daha önce de birçok kez hukuka aykırı şekilde benzer saldırıların hedefi olan- Halkın Hukuk Bürosu'dur. Halkın Hukuk Bürosu, 6 Şubat salı günü saat 14.45 sıralarında yani adliye önünde gerçekleşen silahlı çatışma olayından sadece 3 saat sonra, kapıları kırılarak basılmış ve içeride bulunun avukatlar Seda ŞARALDI, Nazan Betül VANGÖLÜ KOZAĞAÇLI, Didem BAYDAR ÜNSAL ve görme engelli meslektaşımız Berrak ÇAĞLAR ile Berrak ÇAĞLAR'ın yardımcısı ve aynı zamanda eşi olan Ali Sinan ÇAĞLAR ile o sırada hukuki yardım almak amacıyla büromuzda bulunan müvekkilimiz Şimal DENİZ hukuka aykırı bir şekilde gözaltına alınmıştır. Baskın sırasında ayrıca büroda bulunan ve müvekkillerimizin yargılandıkları davalara ilişkin dosyaların dijital örneklerinin yer aldığı CD'lere de el konulmuş, bunlar “henüz incelenmesi bitmediği gerekçesiyle” meslektaşlarımızın tutuklanmalarına ilişkin kararın gerekçesi olarak gösterilmiştir.

Gözaltına alınan meslektaşlarımız ve müvekkillerimiz soruşturma savcılığı tarafından verilen "kısıtlama kararı" gerekçe gösterilerek 24 saat boyunca avukat yardımından yararlandırılmamış ve 3 gün boyunca hukuka aykırı bir şekilde gözaltında tutulmuştur. 3 günlük gözaltı sürecinin sonunda sorgu hakimliğine çıkarılan meslektaşlarımızdan Seda ŞARALDI ve Nazan Betül VANGÖLÜ KOZAĞAÇLI adliye önünde meydana gelen silahlı saldırı eylemiyle bağlantılı oldukları gerekçesiyle, "cebir ve şiddet kullanarak anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs" ve "tasarlayarak öldürme” suçuna iştirak ettikleri" iddiasıyla, Didem BAYDAR ÜNSAL ise DHKP-C örgütüne üye olduğu iddiasıyla tutuklanmış, Berrak ÇAĞLAR ise "yurt dışına çıkış yasağı" tedbiriyle serbest bırakılmıştır.

Burada yaşanan hukuksuzluğun, keyfiliğin açık bir göstergesi olan bir diğer husus da gözaltına alınan kişilerden meslektaşlarımızla birlikte (aynı veya benzer gerekçelerle) tutuklama istemiyle Sulh Ceza Hakimliğine sevk edilen 53 kişinin tamamının tutuklanması, diğerlerinin ise “yurt dışına çıkış yasağı” tedbiri uygulanarak serbest bırakılmasıdır. Bu durum da yapılan işlemlerin hukuka aykırılığını, keyfiliğini göstermektedir. Şöyle ki; sorgu işlemlerini gerçekleştiren Sulh Ceza Hakimleri, gerçek bir yargılama faaliyeti yapmamış, yalnızca yasal prosedür gereği yapılması gereken “ifade alma/sorgu” işlemlerini yerine getirerek, müvekkillerimizin ve meslektaşlarımızın savunmalarını dikkate dahi almadan, hiçbir hukuki değerlendirme yapmadan, kişilerin hukuk durumlarını, yaş ve sağlık durumları gibi kişisel durumlarını vb. değerlendirmeksizin, aralarında 70 yaş üzerinde olan ve ağır sağlık sorunları bulunan yaşlı kişiler de dahil olmak üzere, tutuklanması istenen herkesin tutuklanmasına karar vermiştir. Bu nedenle bu kararların hukuki kararlar olmadığı ve gerçekte “karar” adı verilen bu belgelerin altında imzası bulunan hakimler tarafından verilmediği, talimat üzerine verilmiş kararlar olduğu açıktır.

Serbest bırakılan meslektaşımız Berrak ÇAĞLAR'ın ve Halkın Hukuk Bürosu'nda yapılan arama sırasında hazır bulunan meslektaşlarımızın büroda yapılan arama ve yakalama işlemine ilişkin anlatımları ve tutuklanan meslektaşlarımızın ifade ve sorgu tutanaklarına yansıyan ifadeleri yaşanan hukuksuzluğu, keyfiliği açıkça ortaya koyan niteliktedir. Bu anlatımlara göre yapılan baskının gerekçesi meslektaşımız Seda ŞARALDI’nın yakalanmasıdır. Başka bir ifadeyle meslektaşımız Seda ŞARALDI'yı yakalamak amacıyla söz konusu baskın gerçekleştirilmiş ancak o sırada tesadüfen orada bulunan diğer meslektaşlarımız da gözaltına alınmış ve onlara da aynı suçlamalar yöneltilmiştir. Arama sırasında büroda bulunan savcı, baskın sırasında büroda bulunan Seda ŞARALDI dışındaki meslektaşlarımızla ilgili de "onlarla ilgili yakalama kararı yok ama onlar için de bir şeyler buluruz" diyerek polislere meslektaşlarımızı gözaltına almaları yönünde keyfi şekilde talimat vermiştir. Bu keyfi talimat üzerine gözaltına alınan iki meslektaşımız Didem BAYDAR ÜNSAL ve Nazan Betül VANGÖLÜ KOZAĞAÇLI da Seda ŞARALDI ile birlikte tutuklanmıştır. Tek başına bu durum bile yaşanan keyfiliğin ve hukuka aykırılığın boyutunu açıkça göstermektedir.

Hukuka aykırı şekilde gözaltına alınan meslektaşlarımıza ve müvekkillerimize savcılıkta ve tutuklama istemiyle sevk edildikleri sorgu hakimliğinde yöneltilen suçlamalar ise ortada büyük bir komplo olduğunu; meslektaşlarımızın, hiçbir maddi ve hukuki dayanağı olmayan, hiçbir delile dayanmayan soyut, hayal ürünü suçlamalarla mesleki faaliyetleri nedeniyle cezalandırılmak istendiğini göstermektedir.

Meslektaşımızın gözaltına alınmalarının ve tutuklanmalarının tek ve gerçek nedeni Halkın Hukuk Bürosu'nda avukatlık yapmalarıdır. Tutuklanan meslektaşlarımızın da avukatlık faaliyetlerini yürüttükleri Halkın Hukuk Bürosu, siyasi iktidarın muhaliflerine karşı baskı, sindirme ve cezalandırma aparatı haline gelen yargı organları tarafından daha önce de birçok kez kriminalize edilmiş ve benzer saldırıların hedefi olmuştur. AKP iktidarının talimatlarıyla hareket eden hakim ve savcılar daha önce de "DHKP-C'yle bağlantılı olduğu" iddiasıyla Halkın Hukuk Bürosunda çalışan avukatları hedef alarak tutuklamış, yıllara varan hapis cezaları vermiştir. Hatırlanacağı üzere, 2013 ve 2017 yıllarında Halkın Hukuk Bürosu'na yönelik yapılan operasyonlarda da -bugün olduğu gibi- hiçbir hukuki ve maddi dayanağı olmayan iddialarla meslektaşlarımız tutsak edilmiş, hukuka aykırı, siyasi yargılamalar sonunda yine siyasi kararlarla onlarca yıllık hapis cezaları verilmişti. Şu anda 9 meslektaşımız hala bu hukuksuz yargılamalar sonucunda verilen cezalar nedeniyle tutsak durumdadır.

Bugün de benzer bir durumla, avukatlık mesleğine yönelik benzer bir saldırıyla karşı karşıyayız. Halkın Hukuk Bürosu ve halkın avukatları bugün bir kez daha kriminalize edilmek ve mesleki faaliyetlerinden dolayı cezalandırılmak isteniyor. Meslektaşımız Seda ŞARALDI İstanbul'da bulunan Halkın Hukuk Bürosu'nun yöneticisi olmakla, Halkın Hukuk Bürosu'nda faaliyet yürütmekle, bu şekilde DHKP-C üyesi olmakla suçlanıyor. Baskın sırasında tesadüfen Halkın Hukuk Bürosu'nda bulunan, bu nedenle gözaltına alınan meslektaşımız Nazan Betül VANGÖLÜ KOZAĞAÇLI ise Ankara'da bulunan Halkın Hukuk Bürosu'nun yeticisi ve DHKP-C üyesi olmakla suçlanıyor. Bu iddialar ise gizli tanık ifadelerine ve daha önce yargılama konusu yapılan itirafçı ifadelerine dayandırılıyor. 2017 yılındaki hukuka aykırı yargılama nedeniyle tutsak edilen meslektaşlarımızdan biri olan ve verilen hapis cezasının tamamı infaz edildikten sonra geçtiğimiz Kasım ayı sonunda, yani sadece 1,5 ay önce serbest bırakılan Avukat Didem BAYDAR ÜNSAL ise, sadece 1,5 ay önce tahliye edilmesine ve baskın sırasında tesadüfen Halkın Hukuk Bürosu'nda bulunduğu için gözaltına alınmasına rağmen, "örgüt üyesi olmakla" suçlanarak hukuka aykırı şekilde tekrar tutuklanmıştır.

Meslektaşlarımız Seda ŞARALDI ve Nazan Betül VANGÖLÜ KOZAĞAÇLI'ya yöneltilen, tutuklanmalarına gerekçe yapılan temel suçlama ise 6 Şubat 2024 tarihinde İstanbul Adliyesi önünde meydana gelen silahlı çatışma sırasında polis tarafından öldürülen Emrah Yayla ve Pınar Birkoç isimli kişilerle bağlantılı oldukları ve onların silahlı saldırı eylemini gerçekleştirmelerine yardımcı olarak bu suça iştirak ettikleri iddiasıdır. Bu iddianın hiçbir maddi ve hukuki temeli yoktur, hiçbir maddi delille desteklenmemiş iddialardır. Bu iddia tamamen hayal ürünü, kurgusal bir iddiadır. Meslektaşlarımıza yönelik bu iddia, meslektaşlarımızın, silahlı saldırı eylemine katılan Emrah Yayla ve Pınar Birkoç isimli kişilerle geçmişte olan avukat-müvekkil ilişkisine dayandırılmaktadır. Başka bir ifadeyle, meslektaşlarımız geçmişte bu kişilerin avukatlığını üstlendikleri için onlar tarafından gerçekleştirilen bu eylemin faili olmakla suçlanmaktadır. Meslektaşlarımızın bu eylemle ilişkilendirilmelerine neden olabilecek başka hiçbir maddi ve hukuki neden yoktur. Bu nedenle bu iddia hiçbir maddi ve hukuki temeli olmayan soyut bir iddiadır. Bu nedenledir ki, meslektaşlarımıza ve müvekkillerimize eylemi gerçekleştiren kişileri tanıyıp tanımadıkları dışında bu eylemle ilgili herhangi bir soru yöneltilmemiş, eylem ve eylemi gerçekleştiren kişilerle ilişkilerine dair herhangi bir delilin varlığından dahi söz edilmemiştir. Buna rağmen, meslektaşlarımızın ve müvekkillerimizin eylemle bağlantılandırılarak tutuklanmaları hukuki değil siyasi bir kararın sonucudur.

Meslektaşlarımız Seda ŞARALDI ve Nazan Betül VANGÖLÜ KOZAĞAÇLI ve birçok müvekkilimiz, bu soyut ve temelsiz iddia ile TCK'nın 309/1 maddesinde düzenlenen "CEBİR VE ŞİDDET KULLANARAK ANAYASAL DÜZENİ KALDIRMAYA TEŞEBBÜS ETMEK" ve TCK 82/1 maddesinde düzenlenen "TASARLAYARAK ÖLDÜRME” suçunu işledikleri iddiasıyla tutuklanmışlardır ve "AĞIRLAŞTIRILMIŞ MÜEBBET HAPİS CEZASI" tehdidiyle karşı karşıyadırlar.

Avukatların bu şekilde, geçmişte var olan veya halen devam eden avukat-müvekkil ilişkisi nedeniyle, müvekkilleri tarafından işlendiği iddia edilen fiillerden dolayı suçlanmalarının hiçbir hukuki açıklaması yoktur. Meslektaşlarımızın hiçbir maddi ve hukuki temeli olmayan, komplo ürünü iddialarla tutuklanması ve " CEBİR VE ŞİDDET KULLANARAK ANAYASAL DÜZENİ KALDIRMAYA TEŞEBBÜS ETMEK" "TASARLAYARAK ÖLDÜRME” suçlamasıyla karşı karşıya kalmaları açıkça hukuka aykırıdır ve bu durum avukatlık mesleğine yönelik ağır bir saldırı ve tehdittir.

Bu nedenle tüm meslektaşlarımızı, tüm ulusal ve uluslararası hukuk örgütlerini, tüm baroları meslektaşlarımızın hukuka aykırı şekilde tutuklanmasına ve avukatlık mesleğine yönelik bu ağır tehdit ve saldırı karşısında tavır almaya, meslektaşlarımıza yönelik bu komployu boşa çıkararak özgürlüklerini sağlamak için birlikte mücadele etmeye çağırıyoruz.

[blogger]

Author Name

Halkın Sesi TV

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Blogger tarafından desteklenmektedir.