https://halkinsesiradyo.net/index.php/2024/02/12/sesli-kitap-yeni-somurgecilik-ve-turkiye/
Emperyalizmin En Sinsi ve Daha Saldırgan Hali Yeni
Sömürgecilik
Yeni sömürgecilik tarihin gördüğü en sinsi, en tehlikeli, en
onursuz ve en azgın-kanlı sömürü ilişkisinin adıdır. Çünkü emperyalizm, sömürge
ülkelerin bağımsızlığını sözde tanırken, özde kendine işbirlikçi kader
ortakları hainler yaratarak içsel olgu haline gelmiş, sömürgeci ilişkilerini ve
işgalini gizlemiş, böylece halkın gerçekleri görmesini ve tepkisini
göstermesini engelleyen bir tarz geliştirmiştir.
Pirinç içindeki beyaz taş siyah taştan daha tehlikelidir.
Bu kitabımızda 2. Emperyalist Paylaşım Savaşı sonrası
emperyalist cephede, emperyalizmin sömürü ilişkilerinde değişen koşulları,
ortaya çıkan yeni ilişkileri yani yeni sömürgecilik ilişkilerini genel
hatlarıyla ele aldık. Özelde ise ülkemizde yeni sömürgeciliğin gelişimini
ortaya koyduk.
Yeni sömürgecilik hangi koşulların ürünü ve sonucudur?
2. Paylaşım Savaşı sonrasında dünyanın 1/3’ü emperyalist
pazarın dışına çıkmıştı. Emperyalizm karşısında yeni bir kamp (sosyalist kamp)
ortaya çıkmış dünya da belli başlı dört ana çelişki şekillenmişti;
-Emperyalizm ile ezilen dünya halkları arasında çelişki
-Emperyalizm ile sosyalist kamp arasındaki çelişki
-Emperyalizm ile metropol ülkeler işçi-emekçileri arasındaki
çelişki
-Emperyalistlerin kendi aralarındaki çelişki
Bu çelişkiler içinde belirleyici olan baş çelişki durumunda
olan emperyalizmle ezilen dünya halkları arasındaki çelişkiydi. Emperyalistler
için ölümcül tehlike işte bu çelişkiydi. Yani ulusal-sosyal kurtuluş savaşları.
1945 İkinci paylaşım savaşının hemen ardından Asya, Afrika
ve Latin Amerika’nın sömürge halkları içinde hızlı bir uyanış başlamıştı. Çin,
Hindistan, Vietnam, başta olmak üzere Asya’nın bozkırları tutuşmuş, bağımsızlık
için ayağa kalkmıştı. Cezayir, Angola, Mozambik, Gine Bisseau başta olmak üzere
Afrika kaynıyordu. Latin Amerika’da Simon Bolivar ruhu canlanmış, özgürlük ve
bağımsızlık hareketleri gelişiyordu. Kısaca açık sömürgecilik artık yürütülemez
durumdaydı.
Dönemin ABD Başkan Yardımcısı Humprey duydukları korkuyu
benzer sözlerle dile getiriyordu:
“Askeri bakımdan, önemi barutun keşfi ile kıyaslanabilecek
ve en cüretkâr bir saldırı biçimiyle karşı karşıyayız. Ulusal kurtuluş
savaşlarından söz ediyorum. Bu yeni ve karmakarışık harp biçimi, güvenliğimiz
için belli başlı bir tehlike oluşturmaktadır.”
İşte emperyalistleri yeni sömürgeciliğe götüren koşullar ve
ihtiyaç buradaydı;
Bağımsızlığı isteyen halkların sosyalizme doğru yürüme
tehlikesi vardı. Bu sürecin önüne geçmek için, emperyalist ülkeler açık
işgalleri terk ederek, yeni bağımlılık yöntemleri geliştirdiler.
Ne yapılmalıydı ki devrim tehlikesi önlensin? Eldeki
pazarlarda derinlemesine bir sömürü yaratılırken diğer yandan yeni pazarlar
kazanılsın? Yeni sömürgecilik bu soruya verdikleri cevap oldu emperyalizmin.
Açık işgallerin yerine, sömürücü imtiyazlarını korumanın farklı yollarını
geliştirdiler.
Bu kitapta okuyacaklarınız emperyalistlerin sözde
bağımsızlıklarını tanıdıkları ülkeleri nasıl bağımlılaştırdığının, emperyalist
sömürüyü nasıl yeniden kurumlaştırdıklarının ve halkların geleceklerini nasıl
çaldıklarının kısa bir anlatımıdır.
Ülkemizdeki gelişmeler de dünyadaki gelişmelerin bir
parçasıdır.
Emperyalizm dünyada yeni sömürgecilik ilişkilerini
geliştirirken, ülkemizin egemen sınıfları ise, kurtuluş savaşıyla kapıdan
kovduğumuz emperyalizme kapıları ardına kadar açmışlar, emperyalist şirketler
başta olmak üzere tüm emperyalist kurumları ülkemize davet ederek, ülkemizin
yeraltı ve yerüstü zenginliklerini, emek gücünü ve geleceğini emperyalizme
peşkeş çekmişlerdir.
Bağımsızlık giderek anlamını kaybetmiş, emperyalizm, ülkemiz
egemen sınıflarının açık daveti ve işbirliği sonucu ülkemize çöreklenmiş,
ülkemizi gizlice işgal etmiştir.
Bu kitapta, egemen sınıfların işbirlikçilik yaparak adım
adım geliştirdikleri ihanet sürecini, sanayileşme ve gelişme adına ülkemizi
nasıl emperyalist tekellere peşkeş çektiklerini kendi ağızlarından
okuyacaksınız.
Ancak bu vatan sahipsiz değildi.
Bu ülkede işbirlikçiler yoktu sadece. Sömürünün, işgalin,
faşizmin olduğu yerde bağımsızlık, demokrasi, sosyalizm diyenler de vardı.
Yoksulluğumuzun, açlığımızın, yozlaşmanın, işsizliğin,
baskının, adaletsizliğin kısacası sömürü ve zulmün baş sorumlusu emperyalizm ve
oligarşiye karşı Mahirler, Denizler, İbolar…
Yolumuz Çayanların Yoludur diyen Dayılar, Niyaziler,
Sinanlar… Bayrağımız ülkenin her yanında dalgalanacak diyen Sabolar, Edalar…
Selçuklar, Alişanlar… Ülkemizin dağlarında şehirlerinde hapishanelerinde emperyalizme
ve oligarşiye karşı silah elde savaşan Cepheliler vardı.
Bu kitap sadece bir durum tespiti yapma amacında değildir.
Ülkemizin nasıl sömürgeleştirildiğini, işbirlikçi vatan hainleri tarafından
nasıl peşkeş çekildiğini, halkımızın emeğinin nasıl çalındığını, baskı, zulüm
ve sömürü düzeninin nasıl kurulduğunu açıkça ortaya koyarken, bu gerçeklerden
hareketle “ Yaşasın Tam Bağımsız Türkiye!” sloganlarıyla emperyalist ahtapotun
kollarını koparma mücadelesini büyütmek için bir çağrı niteliği taşımaktadır.
Ülkemizde ve dünyada, bağımsızlık demokrasi sosyalizm
mücadelesinde şehit düşenlere saygı ile… ✰
Kitabı İndirmek İçin Tıklayınız