T
ÜRKİYE CUMHURİYETİ ADALET BAKANLIĞI’NA
TÜRKİYE’DE AVUKATLARA YÖNELİK SİYASİ BASKILARA SON VERİLSİN, TUTUKLANAN MESLEKTAŞLARIMIZ AV. NAZAN BETÜL VANGÖLÜ KOZAĞAÇLI, AV. DİDEM BAYDAR ÜNSAL VE AVUKAT SEDA ŞARALDI DERHAL SERBEST BIRAKILSIN!
HALKIN HUKUK BÜROSU’NUN BİR KEZ DAHA KAPILARI KIRILARAK BASILMASI, MESLEKTAŞLARIMIZIN MESLEKİ FAALİYETLERİ NEDENİYLE BİR KEZ DAHA TUTSAK EDİLMESİ TÜRKİYE’DE AVUKATLARA YÖNELİK ARTAN SİYASİ BASKININ GÖSTERGESİDİR.
AVUKATLIK MESLEĞİNE İLİŞKİN TÜM GÜVENCELERİ BERTARAF EDEN, MESLEĞİMİZE YÖNELİK AĞIR BİR SALDIRI, SAVUNMAYA YÖNELİK AÇIK BİR TEHDİT ve GÖZDAĞI NİTELİĞİNDEKİ TÜM HUKUKA AYKIRI EYLEM VE İŞLEMLERE SON VERİLMELİDİR.
6 Şubat 2024‘te, saat 11.45 sıralarında, "İstanbul Adalet Sarayı" önünde gerçekleşen ve üç kişinin ölümü, 5 kişinin de yaralanmasıyla sonuçlanan silahlı çatışma olayından sadece birkaç saat sonra başlatılan operasyon kapsamında meslektaşlarımızın mesleki faaliyetlerini yürüttükleri Halkın Hukuk Bürosu da savcılık tarafından verilmiş bir arama kararı gerekçe gösterilerek polisler tarafından basılmıştır. Bu baskın sonucunda gözaltına alınan meslektaşlarımızdan Çağdaş Hukukçular Derneği Genel Merkez Yönetim Kurulu Üyesi Av. Nazan Betül Vangölü Kozağaçlı, Av. Didem Baydar Ünsal ve Avukat Seda Şaraldı hukuka aykırı şekilde tutuklanmış, Berrak Çağlar ise yurtdışına çıkış yasağı tedbiri ile serbest bırakılmıştır.
3 meslektaşımızın hukuka aykırı şekilde halen tutuklu bulunduğu, avukatlık mesleğine ilişkin temel güvencelere ve temel hak ve özgürlüklere yönelik birçok ihlale neden olan bu süreçte yaşanan gelişmeler bu süreci takip eden avukat meslektaşlarımız tarafından şöyle özetlenmiştir:
• Tutuklanan meslektaşlarımızın mesleki faaliyetlerini yürüttükleri Halkın Hukuk Bürosu 6 Şubat Salı günü, saat 14.45 sıralarında - adliye önünde gerçekleşen silahlı çatışma olayıyla ilgili soruşturma kapsamında, olaydan sadece 3 saat sonra- bir savcının imzasını taşıyan hukuka aykırı bir arama emri gerekçe gösterilerek ve kapıları kırılarak basılmıştır.
• Baskın sırasında içerde bulunan eşyalara zarar verilmiş, içeriğinde dava dosyalarının yer aldığı CD, USB gibi dijital belleklere ve dava dosyalarına ilişkin bazı belgelere el konulmuştur.
• Baskın sırasında büroda bulunun Avukat Seda Şaraldı, hakkındaki hukuka aykırı “yakalama kararı” gerekçe gösterilerek; Çağdaş Hukukçular Derneği Genel Merkez Yönetim Kurulu Üyesi Avukat Nazan Betül Vangölü Kozağaçlı, Avukat Didem Baydar Ünsal, Avukat Berrak Çağlar ise -haklarında gözaltı kararı dahi olmadığı halde- sadece baskın yapıldığı sırada büroda bulundukları için, savcının keyfi talimatıyla ve zorla gözaltına alınmıştır.
• Gözaltına alınan meslektaşlarımızın avukatları ile görüşmeleri 24 saat süre ile kısıtlanmış, dosyada gizlilik kararı bulunması nedeniyle haklarındaki suçlamalar ancak savcılıktaki ifade aşamasına öğrenilebilmiş, böylece meslektaşlarımızın savunma hakları ihlal edilmiştir.
• Savcılık tarafından tutuklama istemiyle Sulh Ceza Hakimliğine sevk edilen meslektaşlarımızdan Seda ŞARALDI ve Nazan Betül VANGÖLÜ KOZAĞAÇLI, 6 Şubat 2024 tarihinde adliye önünde meydana gelen silahlı çatışmada polis tarafından öldürülen kişilerle olan avukat-müvekkil ilişkisi gerekçe gösterilerek "cebir ve şiddet kullanarak anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme" ve "tasarlayarak öldürme suçuna iştirak etme” iddiasıyla tutuklanmıştır. Bu bağlamda, Havana Kuralları olarak da bilinen Avukatların Rolüne İlişkin Temel İlkeler’in en önemlisi olan "avukatların müvekkilleri ile özdeşleştirilmemesi" ilkesi ihlal edilmiştir.
• Meslektaşlarımızın soruşturma konusu olay ve kişilerle ilişkilendirilmeleri ve tutuklanmaları hiçbir somut delille desteklenmemiş ve içerikleri mesleki faaliyetlere ilişkin olan hukuka aykırı nitelikteki bazı “gizli tanık” ve “itirafçı sanık” ifadelerine dayandırılmıştır. Meslektaşlarımızın, daha önceki birçok soruşturma ve davada da gördüğümüz şekilde gizli tanık ve itirafçı sanık ifadelerine dayanan soyut iddialarla tutuklanması “adil yargılanma hakkının” daha baştan ihlali olup hukuka aykırıdır.
• Meslektaşlarımız, mesleki faaliyetleri gereği sürekli adliyelerde, karakollarda bulunan, büroları herkesçe bilinen kişiler olmasına rağmen “kaçma şüphesi bulunduğu” gerekçesiyle; aleyhlerine tek bir somut delil ya da olgu olmadığı halde, el konulan ve içeriğinde dava dosyalarının yer aldığı CD ve dijital belleklerin “henüz incelenmemiş olması” gerekçe gösterilerek yani “henüz mevcut olmayan, varlığından söz edilemeyen” delil ya da deliller bahane edilerek tutuklanmaları genel anlamda “kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı” ihlalidir.
Bu bilgiler ışığında; meslektaşlarımızın faaliyetlerini yürüttükleri büroya -kapıları kırmak suretiyle- yapılan polis baskını ve bu baskına gerekçe olarak gösterilen savcılık emri olağanüstü bir hızla ve hiçbir somut delil ya da olguya dayanmadan verilmiştir. Meslektaşlarımız Sulh Ceza Hakimi tarafından herhangi bir somut delile dayanmadan ve mesleki faaliyetleri gerekçe gösterilerek tutuklanmıştır. Gerekçe olarak; el konulan ve içeriğinde dava dosyalarının yer aldığı CD ve dijital belleklerin “henüz incelenmemiş olması” gösterilmiştir. Bu “hukuk” anlayışı, kaynağını Nazi hukuk uygulamasından alan ve tarihe “düşman ceza hukuku” olarak geçen, muhaliflerini hiçbir somut olgu ve delil olmadan baştan “suçlu” ilan etme ve “intikam ve misilleme amaçlı” saldırına “hukuki görünüm kazandırma” anlayışının yansımasıdır.
Sonuç olarak, meslektaşlarımızın;
• Avukatların Rolüne İlişkin Temel İlkeler ve diğer temel hukuksal güvenceler ihlal edilerek mesleki faaliyetlerinden dolayı suçlanmaları, mesleki faaliyetlerinin kriminalize edilmesi,
• Avukatlık bürolarının kapılarının polis tarafından kırılarak basılması ve “arama işlemi” adı altında büroya ve eşyalara zarar verilmesi, içeriğinde müvekkillerinin dosyaları ile ilgili bilgilerin yer aldığı CD, harddisk, flash bellek gibi dijital belleklere el konularak incelemeye tabi tutulması,
• Müvekkilleri ile mesleki faaliyet kapsamındaki ilişkileri gerekçe gösterilerek ve müvekkilleriyle özdeşleştirilerek “suçla” ilişkilendirilmeleri,
• Gerekçeden yoksun kararlarla, hiçbir somut delile ya da olguya dayanmayan soyut iddialarla gözaltına alınıp tutuklanmaları açıkça hukuka aykırıdır ve hiçbir surette kabul edilemez.
• Arama, gözaltı ve tutuklama işlemlerine ilişkin kararları veren hakim ve savcılar ile bu kararları uygulayan kolluk görevlileri mesleğimize ilişkin güvenceler içeren uluslararası sözleşme, şart ve ilkeleri ihlal etmiş ve suç işlemişlerdir. Bu suçlara iştirak eden savcı, hakim ve kolluk görevlileri hakkında soruşturma başlatılmalı, el konulan dava dosyaları iade edilmeli, tutuklanan meslektaşlarımız derhal serbest bırakılmalı, haklarındaki soruşturmaya derhal son verilmelidir.
AD-SOYAD ÜLKE/KURUM İMZA