Halkın Sesi Radyo YouTube hesabında yayınlanan, 12-14 Temmuz şehitlerinin özgeçmişlerinin anlatıldığı kurguyu paylaşıyoruz...
https://halkinsesiradyo.net/index.php/2024/07/12/bu-tarih-bizim-12-temmuz-sehitleri-kurgusu/
https://www.youtube.com/watch?v=jPJoyfKlP8U
*
Kavganın ve direncin kaynağıdır yüreğin
bindiğinden beri yaşam denen azgın küheylana
inmeyi düşünmedin/hiç düşünmedin sevdin
rüzgarları
sevdin kardelenleri, dağ sümbüllerini,
korkusuzca sürerken atını
devlerin üzerine
tereddüt etmedin, eğilmedin umudun
ve haklılığınla
yendin yalnızlıkları
Hareketimizin önderlerinden, DEVRİMCİ SOL Merkez Komite
Üyesi Niyazi Aydın (1950-…)
Dersimli yoksul bir Kürt ailesinin çocuğuydu. Çocukluk
yaşamı hem okumak hem de çalışmakla geçti. Devrimle tanışması üniversite
yıllarına rastlar. 70’li yılların başında okumak için geldiği üniversitede
doğrudan devrimci mücadeleye katıldı. Gençliğin akademik-demokratik mücadelesi
içinde başlayan devrimci yaşamı, 12 Temmuz 1991’de şehit düşene kadar
kesintisiz devam etti.
Niyazi yoldaş, 1970’li yılların ortasında İstanbul yüksek
öğrenim gençliğinin bir militanı, devrimci gençliğin örgütlü gücü olan İYÖKD’ün
bir yöneticisiydi. Bu süreçte THKP-C ideolojisinden doğan sapmalara karşı
devrimci tavır aldı, 73 sonrasının inkarcılarına, yılgınlarına karşı mücadele
etti.
İYÖKD yöneticisi olarak aranma durumuna düşünce, emekçi
kesimler içinde doğrudan çalışma yürütmeye başladı; bir süre bu çalışmayı
sürdürdü.
Niyazi yoldaş, devrimci hareketin oluşumunda bir gençlik
önderi, THKP-C düşüncelerinin tasfiyesine karşı hareketimizin kuruluşunda ve
ideolojik-politik hattının netleşmesinde önder bir kadro olarak yer aldı.
Ayrışma sürecinin ardından, hareketimizin Kürdistan
Komitesi’nde görev alarak, bu bölgedeki devrimci çalışmayı yürütenlerden biri
oldu.
12 Eylül’den hemen sonra ise Merkez Komitesi’ne atandı,
çeşitli örgütsel sorumluluklar üstlendi. Bu süreçte hareketimizin yediği
darbelerin yol açtığı gedikleri kapamak, eksiklikleri gidermek için enerjik bir
çaba içinde oldu. Bu çabalarını sürdürdüğü sırada, 1981 Kasım’ında gözaltına
alındı ve birçok devrimci gibi ağır işkencelere maruz kaldı.
İşkence tezgahlarındaki tavrı, tüm devrimcilerin örnek
alması gereken bir tavırdır. O, işkencecilere “hiçbir işkence yönteminin
devrimci irade karşısında işe yaramayacağını” gösterdi ve tüm devrimcilere,
DEVRİMCİ SOL’culara, faşizmin en karanlık yıllarında bile nasıl direnileceğinin
en güzel dersini verdi.
Niyazi yoldaş, tutsak kaldığı yıllarda da cezaevi
direnişinin en önündeydi. Direnişlerin örgütlenmesinde ve devrimci direniş
çizgisinin sürdürülmesinde etkin bir rol oynadı. 1985’te tutsaklığı sona
erdiğinde, hareketimizi sahiplenme anlamında sorumluluk yüklendi, Merkez
Komitesi’nde yer aldı. Şehit düşünceye kadar da bu görevini ve bu görevine
bağlı olarak üstlendiği çeşitli sorumlulukları sürdürdü.
Eğer günün 24 saatinde devrimcilik yapmak, devrim için
sürekli çaba göstermek, bağımsızlık, demokrasi ve sosyalizm için savaşmak
komünistlikse, Niyazi yoldaş bunu bir önder olarak başarmıştır.
O, 20 yıllık devrimci yaşamının tüm kesitlerinde, devrime
olan inancı ve halkına olan bağlılığıyla; devrimci cesaret ve özverisiyle;
gösterişten uzak yaşamı ve mütevazılığı ile, kadrosundan halk ilişkisine kadar
tüm DEVRİMCİ SOL’cular için bir örnektir. O, sıcak mücadele içinde karşılaşılan
zorluklara baş eğmeyen kararlılığıyla; işkencehanede düşmana sır vermeyen
direnişçi tavrıyla; zindanlarda devrimci direnişlerin yaratılması ve
sürdürülmesi için gösterdiği çabalarla hep yaşayacaktır.
Onu tam da ona ve onun gibi komünist önder ve savaşçılara
daha fazla ihtiyaç duyduğumuz bir süreçte yitirdik,
Niyazi yoldaş, devrimci yaşamı ve mücadelesiyle bizlere ışık
tutacak, silah elde savaşarak şehit düşmesi, savaş gücümüze güç katacaktır.
*
75 günde zindanları senin gülüşlerine boyadık
75 kere 75 milyon hücreye güneş
sağdığını gördük
inancından
Seninle öldük, seninle dirildik
hey yeni insan
Yarattık kavga adamlarını yarattık
Ömre sığmaz fırtınalarımızdan…
Hareketimizin Önderlerinden, Kır Gerilla Sorumlusu İbrahim
Erdoğan (1950-…)
Sivaslı yoksul bir Kürt ailesinin çocuğuydu. Çocukluktan
itibaren yaşamını çalışarak geçirdi.
Devrimci yaşamı 1969’a dayanır. Bu yıllarda THKP-C’nin işçi
kesimindeki bir sempatizanı olarak devrimci mücadeleye katıldı.
12 Mart yenilgisinin yaşandığı yıllarda, örgütsel bir
ilişkisinin olmamasına rağmen devrimci çalışmasını sürdürdü ve THKPC’ye bağlı
kaldı. 12 Mart sonrası ise yılgınlara, inkarcılara karşı çıkan ve THKP-C
potansiyelini toparlama çabası içine girenlerden biri oldu. İYÖKD’ün
kuruluşunda ve İLERİ dergisinin çıkartılmasındaonun da emeği vardır. Bu
dönemde, gençlik hareketi içinde fiili bir rolü olmasının yanında emekçilerle
olan bağını da devam ettirdi.
1977’de devrimci faaliyetlerinden ötürü birkaç ay tutsak kaldı.
Tutsaklık sonrası devrimci mücadeleyi kesintisiz sürdürdü ve
1978 yılında devrimci saflarda ortaya çıkan ayrışmada tasfiyeciliğe tavır
alanların başında geldi, hareketimizin önde gelen insanlarından biri oldu.
Hareketimizin oluşumundan itibaren çeşitli görevler alan
İbrahim yoldaş, 1980 öncesi Devrimci İşçi Hareketi’nin yaratılmasında büyük bir
pay sahibidir. Başta Çağlayan ve Gültepe olmak üzere İstanbul’un birçok
gecekondu semtinde, faşist saldırılara karşı koyuşta, faşist işgallerin
kırılmasında, devrimci/örgütlü mücadelenin geliştirilmesinde, Devrimci İşçi
Hareketi’nin temellerinin atılıp, işçi sınıfının örgütlenmesinde onun bitmek
tükenmek bilmeyen enerjisi, sabrı, inatçılığı, hoşgörüsüne sınırsız özverisi
vardır.
12 Eylül sonrası tutsak düştüğünde, eşine ve 1.5 yaşındaki
çocuğuna gözleri önünde işkence yapılmasına karşın sergilediği devrimci
tavırla, yoldaşlarına direnme ruh ve azmi vererek mücadelenin bu kesitinde de
üzerine düşenleri yerine getirdi.
Tutsaklık koşullarında düşmanın teslim alma politikalarına
karşı geliştirilen her türden direniş eyleminde yer almasının ötesinde; bu
politikanın en azgın boyutlara ulaştığı 1984’te, faşizme karşı “cesetlerimizle
barikat oluşturacağız” diyen hareketimizin Ölüm Orucu eyleminin birinci
ekibinde gönüllü olarak yer alarak, mücadelenin cezaevleri cephesinde de bir
devrimciye/DEVRİMCİ SOL’cuya yakışır tavır sergiledi. Tutsaklığın sonraki
yıllarında bir an önce sıcak mücadeleye katılma tutkusuyla yanıp tutuştu ve bu
amaçla gerçekleştirilen firar hazırlıklarında özverili ve disiplinli bir
çalışma içinde oldu.
1990 yılındaki devrimci firar eylemimizle özgürlüğe adım
attıktan sonra, yeniden sıcak mücadeledeki yerini alan yoldaşımız,
hareketimizin askeri kamp oluşturma ve kır gerillasını yaratma perspektifi
doğrultusunda görevler aldı ve yurtdışına çıkarıldı. Bu süreçte gerilla eğitimi
aldı, yeni insanlar yetiştirdi. Bir süre sonra örgüt kararıyla ülkeye döndü ve
kıra gitme hazırlıklarını başlattı. Bu hazırlıkları sürdürürken şehit düştü.
İbrahim yoldaşın 20 yılı aşan devrimci yaşamında örnek alınacak pek çok yanı
vardır. O her şeyden önce bir görev adamıydı. İlkeli ve disiplinli yaşamıyla,
tevazu sahibi gerçek bir devrimciydi. Onun için, bir masa başında günlerce
daktilo yazmakla ya da saatlerce yol yürüyüp bir not götürmekle veya bir
sempatizanla bıkmadan uzun uzadıya konuşmakla, silahlı bir eyleme gitmek
arasında bir fark yoktu.
İbrahim yoldaşı 1969’dan, şehit olduğu güne kadar, kitle
çalışmasındaki en küçük propaganda eyleminden, en ileri silahlı eylemlere kadar
her boyutta mücadele içinde görmek mümkündür.
O, hiçbir örgütlü ilişkinin kalmadığı koşullarda bile
devrimci faaliyetin sürdürülmesi gerektiğine inanan ve bunun için bir şeyler
yapan biriydi.
Devrimci yaşama adım attığından bu yana THKP-C ideolojisinin
sadık bir savunucusu oldu, hareketimiz içinden çıkan her türlü sapmaya karşı
mücadele etti.
Düşmana karşı inatçı ve uzlaşmaz tavrı ve devrimci yaşamına
yön veren tüm olumlu özellikleriyle İbrahim yoldaş, DEVRİMCİ SOL’culara daima
örnek olacaktır.
*
Toprak çürür, o gözler çürümez,
açar mavi mavi çocukların gözlerinde
Devrimci İşçi Hareketi Sorumlusu İbrahim İlçi (1957-…)
İzmirli yoksul bir ailenin çocuğuydu. Devrimci yaşamla 74
sonrası yükselen gençlik mücadelesi içinde tanıştı. İDMMA Yıldız’da öğrenci
gençliğin akademik-demokratik mücadelesinde en ön saflarda yer aldı. Bu dönemde
okul derneğinin başkanlığı dahil birçok görevi oldu ve bir DEV-GENÇ’li olarak
anti-faşist mücadele içinde pişti.
Temmuz 1977’de Beşiktaş’ta bir faşist odağın dağıtılması eyleminde
tutsak düştü. İşkencehanede sır vermedi ve bu tavrıyla siyasi arenaya henüz
yeni çıkan hareketimizin insanlarına örnek oluşturdu.
Uzun süren tutsaklık yaşamında sırasıyla Bayrampaşa,
Selimiye, Toptaşı, Adapazarı, Selimiye, Davutpaşa, Sultanahmet, Bayrampaşa,
İzmit, Bartın, Sağmalcılar Özel Tip ve Gaziantep cezaevlerinde direnişten
direnişe koştu, sürgünden sürgüne gönderildi. Onun tutsaklık koşullarındaki
direnişçi kimliğine en güzel örnek 1984’te, Ölüm Orucu direnişinin hazırlıkları
sürerken gösterdiği tavırdır. Geçici olarak bulunduğu Sağmalcılar Özel Tip’te,
eyleme katılması istenmediği halde o bizzat başvuruda bulunarak eylemde yer
almak ve ilk ekipte bulunmak istediğini belirtti.
İbrahim yoldaş, tutsaklık yaşamında hep sıcak mücadeleye
katılmak arzusuyla yanıp tutuştu, kaldığı cezaevlerinde gündeme gelen “özgürlük
eylemleri”nin hepsinde yer aldı. Bu eylemlerden birinde, Sağmalcılar’da tutuklu
iken, tutuklu iki Filistinli gerillayı gönderdikten sonra, sıra kendisine
geldiğinde cezaevi bahçesinde fark edildi ve yakalandı. Ama o, tekrar tekrar
firar örgütleme girişimlerinden vazgeçmedi.
Tutsaklığı sona erdikten sonra ise, tereddütsüz mücadele
saflarında yer aldı ve sorumluluk üstlendi. Devrimci İşçi Hareketi’nin yeniden
örgütlenmesi ve adını duyurmasında onun çabalarının payı büyüktür.
Elektronik sistemler, patlayıcılar vb. gibi çeşitli teknik
konularda da özel yeteneklere sahip yoldaşımız, bu konularda da hareketimize
büyük katkılarda bulunmuştur.
İbrahim yoldaş, mütevazı, sabırlı, inatçı ve soğukkanlı
kişiliğiyle, özverili yaşamıyla, çalışkanlığı ve direngenliğiyle, kararlılık ve
cesaretiyle büyük ideallerin adamıydı. Hareketini ve mücadelesini geliştirmek
için kafa yoran, üreten, yaratan bir dava adamı olmayı hep önüne bir hedef
olarak koydu. Her zaman örgütlülüğü savundu ve örgütlü mücadele içinde yer
aldı. O, sahip olduğu proleter özellikleriyle herkesin örnek alması gereken bir
devrimciydi.
Ve hep arzuladığı gibi elinde silah savaşarak ve zafer
sloganları atarak şehit düştü.
*
Soylular ve çömezleri önünde düşmemeyi,
çizmeleri altında bizi
ezmek isteyenler önünde düşmemeyi,
geceleri kurtlar gibi uluyanlar önünde,
gündüzleri yılanlar gibi sürünenler önünde
düşmemeyi öğrenmeliyiz.
Başı dimdik vuruşanlardan
Vurulup bir dağ gibi yıkılanlardan öğrenmeliyiz
Askeri Komite Aday Üyesi Cavit Özkaya (1958-…)
Devrimci mücadeleye doğup büyüdüğü Çanakkale’nin Bayramiç
ilçesinde lise yıllarında başladı. (1975’ler) Üniversite için geldiği
İstanbul’da DEV-GENÇ saflarında daha örgütlü biçime bürünen devrimci yaşamı,
giderek bulunduğu birimde ve bölgede daha etkin görevler almasıyla sürdü. Önce
İktisat Fakültesi’nde, daha sonra da Beyazıt bölgesinde DEV-GENÇ adına yapılan
çalışmalar içinde sorumluluk aldı ve bu süreçte hem yönetici, hem de uygulayıcı
bir militan olarak anti-faşist mücadele pratiğini omuzlayanlardan biri oldu.
Hareketimizin örgütlülüğünün geliştiği ve yayıldığı kesitte, Karadeniz
bölgesindeki devrimci çalışmaya katıldı ve bu bölgede çeşitli düzeylerde
sorumluluklar aldı, yöneticilik yaptı.
Mülteciliğin, davadan kaçışın sıradanlaştığı, inkarcılığın
geliştiği cunta yıllarında mücadelesini İstanbul’da sürdürdü ve hareketimizin
geleceği açısından önemli roller üstlendi. Cuntaya karşı sürdürülen direnişte
ve hareketimizin var olma mücadelesinde bütün enerjisiyle yer aldı.
1983 başında tutsak düştü ve 6 yıla yakın tutsak kaldı.
Tutsaklık yılları direnişlerin içinde ve en önünde geçti. 1984’te Ölüm Orucu
gönüllüsü olarak ikinci Ölüm Orucu ekibindeydi.
1988’de tahliye olduğunda tereddütsüz mücadeleyi seçti. Ve
hareketimizin silahlı savaşı yeniden geliştirmesinde etkin bir rol oynadı.
SDB’lerin yeniden kurulmasında ve yaygınlaştırılmasında onun büyük emeği
vardır. Bu konuda önemli görevler üstlendi. Bir süre askeri komite adayı olarak
silahlı birlikler içinde komutan olarak yer aldı, daha sonra ise doğrudan
komite üyesi olarak görevini sürdürmeye başladı. Cavit yoldaş, harekete olan
bağlılığı, zor dönemlerde görev üstlenmedeki cesareti, kendine güveni, kendini
aşma konusundaki çabası ve yetenekleriyle hareketimizin mücadelesini kesintisiz
olarak sürdürebilmesine ve silahlı savaşı geliştirebilmesine önemli katkılarda
bulundu.
Bıraktığı miras, her DEVRİMCİ SOL’cunun ortak hazinesi
olacaktır.
*
Oysa titiz olmak, yaşamın bizden istediği,
hakkımız yok vazgeçmeye adaletten,
bağışlamaya hakkımız yok geçmiş günleri.
Sabrımız ne kadar yol açarsa acımaya, ne
kadar bağışlayıcı olursak bilelim ki, o
kadar elinden tutuyoruz zorbalığın,
hizmetine koşuyoruz yüreğimizi.
Askeri Komite Aday Üyesi Hasan Eliuygun (1962-…)
Ordu’nun Fatsa ilçesindeki yoksul bir ailenin çocuğuydu.
Devrimci mücadeleye daha lise yıllarındayken katıldı. Gözüpekliği ve
kararlılığı ile kısa sürede öne çıktı ve ’80 öncesi anti-faşist mücadelenin
militan unsurlarından biri oldu.
1981’de tutsak düştü.
Onun sekiz yıla yaklaşan tutsaklık yaşamı, kendini yeniden
yaratmanın en güzel örneklerinden biridir. Harekete bağlılığını her koşulda
sürdürerek sabır ve inatla adımlar attı ve hiç durmadan ilerledi. Sonuçta
DEVRİMCİ SOL ailesinin kararlı ve militan savaşçılarından biri haline geldi.
Tutsaklığı sona erip dışarı çıktığında hiç beklemeksizin
mücadeledeki yerini aldı. 1988’de bir devrimci kamulaştırma eyleminde çıkan
çatışma sonucu yeniden tutsak düştü; ama işkencehaneden düşmanı yenerek çıktı.
Tutsaklığı süresince tüm firar/özgürlük eylemlerinde etkin
biçimde görev aldı, yoldaşlarının ve kendisinin sıcak mücadeleye bir an önce
katılması için canla başla çalıştı.
1990’da yeniden dışarı çıktığında yine tereddütsüz örgütüyle
kucaklaştı. Ama bu kez daha bilinçli ve daha büyük görevlerehazır olarak
Akdeniz Bölge Komitesi’ne atandı ve komitenin sorumluluğunuyürüttü. Polisin
düzenlediği provokasyon, sonucu hedef haline getirilmesiyle bu görevinden
alındı ve bir süre askerikomite adayı, daha sonra da askeri üyesi olarak
çalıştı. Silahlıbirliklerimizin komutanlarından biri oldu.
Hasan yoldaş, oligarşi tarafından hedef haline getirilmesine
rağmen korkuya, yılgınlığa, paniğe düşmedi, kararsızlık geçirmedi. Mücadeleye
daha yoğun biçimde sarıldı. Tutsaklığı sırasında yoldaşlarına “Bir daha beni
asla sağ yakalayamayacaklar”; tutsaklık sonrası çok kısa bir süre gördüğü
annesine “Bir daha böyle olmayacak anne, bir dahaki sefere çatışarak şehit
düşeceğim.” demişti. Ve sözünde durdu. Bir DEVRİMCİ SOL savaşçısına yakışır
biçimde şehit düştü. Kararlılığını, cesaretini, atılganlığını ve sürdürdüğü
devrimci kavgayı gelecek kuşaklara miras bırakarak…
*
Ve siz
bir kez daha
yıkılacaksınız çaresizlik
çemberinde. Oysa biz
yeniden doğacağız
ölümlerde
Askeri Komite Aday Üyesi Nazmi Türkcan (1964-…)
Devrimci mücadele ile ortaokuldan hemen sonra tanıştı. Yer
aldığı Liseli DEV-GENÇ saflarında kısa sürede gelişti ve öne fırladı.
Genç, tecrübesiz ve deneyimsiz olmasına karşın, 12 Eylül
sonrası tutsak düştüğünde, düşmanın kendisini en güçlü hissettiği
işkencehanelerden zaferle çıkmasını bildi. 1983’e kadar süren ilk tutsaklığı
sonrasında dışarı çıktığında, koşulların tüm olumsuzluğuna rağmen, devrimci
olmanın gereklerini yerine getirmekten kaçınmadı. Bu süreçte İstanbul devrimci
gençliğinin örgütlenmesinde aktif görevler aldı.
1988 yılında yeniden tutsak edildiğinde, işkencecileri bir
kez daha yendi. Nazmi yoldaş, cezaevinde de boş durmadı. 1990’da tahliye olup
sıcak mücadeledeki yerini alana kadar geçen süre içinde yürütülen tüm firar
faaliyetlerinde yer aldı.
Tahliye sonrasında tereddütsüz mücadele saflarına katıldı.
Önce Ege Bölgesi’nde sorumluluklar aldı ve bir süre burada çalıştı. Daha sonra
askeri komite adayı ve ardından komite üyesi oldu.
Atak, militan yapısıyla hep öne çıkan Nazmi yoldaş, kararlılığı
ve cesaretiyle, devrime, halkına ve örgütüne olan bağlılığıyla, özveriyle
yoğrulmuş yaşamıyla, sıcak yoldaşlık ilişkilerindeki ustalığıyla mücadelemizde
hep yaşıyor, yaşayacak…
*
Boşuna değil yaşamın yorgunluğu
Her şafak vakti
Gecenin yüreği patlarken denizlere
Sarmaşıklar gibi bir yaprak
Bin dal ile uzanırız güzelliklere
Direncin sularında boylanırken umut
Değil mi ki damla damla
Öfke süzülür de şakaklardan
İnancın o yürekli şarkıları
Düşmez yine dudaklardan
Silahlı Devrimci Birlikler Üyesi Fintöz Dikme (1961-…)
Fintoz yoldaş, yoksul bir Kürt ailesinin çocuğuydu. 1978’de
örgütsel yapımızı oluşturmaya başladığımız süreçte Liseli DEVGENÇ saflarında
mücadeleye katıldı. Hasköy Lisesi’nde başlayan devrimci yaşamı, gençlik
mücadelesi içinde devam etti. Devrimci görevlerini yerine getirirken, gözaltına
alındı ve 1980 öncesi bir süre tutsak kaldı. Özgürlüğe adım atar atmaz, yine
Liseli DEV-GENÇ saflarında mücadeleye katıldı.
Fintoz yoldaş, 12 Eylül cuntası döneminde ailesinin
yurtdışında bulunması nedeniyle bir süre yurtdışında kaldı. Ama Avrupa’da da
örgütlü mücadele içinde oldu ve ülkeye dönmek için ısrarlı bir çaba gösterdi.
Kimi eksik ve hatalar sonucu bunun sağlanamaması, onun ülkeye dönme isteğini
söndürmedi. O, aslında Avrupa’ya hiçbir zaman ısınamadı ve ülkeye dönme
arzusuyla yanıp tutuştu. Sonunda direterek de olsa ülkeye dönmeyi başardı ve
bir DEVRİMCİ SOL savaşçısı olarak sıcak mücadeledeki yerini aldı.
Fintoz yoldaş, SDB’lerde tereddütsüz görev alarak
hareketimizin kadın savaşçılarından biri olma yolunu seçti. Ve silahlı
mücadelede kadınların oynayabileceği rolü en iyi gösterenlerden biri oldu. ..
O, yurtdışında yozlaşmadan, değer yitimine uğramadan
devrimci kalmayı başaran insanlardan biridir. Ve bu yanıyla bir örnektir.
Bizlere 14 Temmuz’da şehit düşene kadar kesintisiz olarak süren 13 yıllık
devrimci yaşamı miras bıraktı. Onun en büyük özelliği, sessiz, sakin görüntüsü
altında her zaman coşku dolu bir yürek taşımasıydı. O mütevazılığı ve devrimci
saflığıyla herkese örnek olacak, hareketimizin ve ülkemiz devrimci kadınlarının
mücadelesinde ebediyen yaşayacaktır.
*
Çok insan izleyecek beni, bitmez
tükenmez gençler, altın yüzlü…
Ölecekler bu kan savaşında,
kavuşmak için daha çok güneşe.
Silahlı Devrimci Birlikler Üyesi Buluthan Kangalgil (1969-…)
1980 sonrası gençlik mücadelesi içinde yer alarak, DEVGENÇ
örgütlenmesine katıldı. Militan karakteri, cesareti ve sevecen kişiliğiyle
üniversite gençliğinin militan önderlerinden biri oldu. Yoldaşları ve okul
arkadaşları ile kurduğu içten, samimi ilişkiler onu kısa sürede tüm öğrenci
gençliğe sevdirdi. Ve tüm gençliğin sözünü dinlediği, sevilen, sayılan biri
haline geldi.
1989 1 Mayıs eyleminde ve 1990 Yıldız işgal eyleminde aktif
olarak yer aldı. Bu nedenle bir süre tutsak düştü. Tutsaklık koşullarında da
kendisini sürekli geliştirmeye, araştırmaya, eğitmeye önem verdi. Cezaevinde
devrimci yaşamı kazanç hanesine yazmasını bildi. Bir DEVRİMCİ SOL savaşçısı
olma arzusuyla hareket etti ve bunu başardı.
14 Temmuz’da Ankara’da, faşist polis kuşatmasında, bir devrimci
yaratıcılık ve militanlık örneği sergileyerek, son anında da düşmana darbe
vurarak şehit düştü. Devrimci gençliğin ve DEVRİMCİ SOL savaşçılarının
mücadelesinde hep örnek olarak alınacak ve anılacaktır.
*
Biz gene devam ediyoruz
dağıta püskürte geceleri,
kemire tükete zincirleri süre
kabarta toprağı, çöze aça
sorunları, Kavgaya gire çıka
devam ediyoruz yaşamaya
DEVRİMCİ SOL Üyesi Bilal Karakaya (1962-…)
Bilal yoldaş, devrimci yaşamla ’80 öncesinin anti-faşist
mücadele döneminde tanıştı. Ve devrimci mücadele içinde aktif olarak yer aldı.
Cunta döneminde tutsak düştü. Direnişini 12 Eylül zindanlarında da sürdürdü ve
tahliye olup, hareketimizle kucaklaşır kucaklaşmaz, kavgayı kaldığı yerden
sürdürdü.
Simitçilikten boyacılığa, işportacılığa kadar birçok işte
çalışan Bilal yoldaş, bir süre hem ailesini geçindirdi hem de devrimci faaliyet
yürüttü. Proleter kişiliği onu profesyonel devrimcilik yapma noktasına getirdi.
O, sessiz ve tevazu sahibi bir devrim emekçisi, isimsiz
kahramanlarımızdan biriydi. Devrimci saflığın ne olduğunu anlamak için ona
bakmak yeterliydi. O hep görev aşkıyla yanıp tutuştu, zorluklardan bir kez
olsun şikayet etmedi. Yıllarca her türlü sosyal yaşamdan uzak bir atölyede
yatıp kalktı, bombalarla uyudu, onları hazırlayıp yaptı, taşıdı, getirip-götürdü.
Birçok silahın bakımı, temizliği ve güvenliğinden sorumlu oldu.
Faşizme sıktığımız her kurşunda, faşist odakların tepesinde
patlayan her bombardımanımızda onun emeği vardır.
O, 12 Temmuz’da şehit düşünceye kadar, bir DEVRİMCİ SOL savaşçısı
gibi yaşadı. Ve ölümü de bir DEVRİMCİ SOL savaşçısı gibi karşıladı. Anısı
mücadelemizde daima yaşayacaktır.
*
Kavganın ve hürriyetin
Türküsünü söylemek istiyorum
Gür bir akışla akacak kanın
Eşitliğin türküsünü söylemek istiyorum
Halklar adına yükselen sancağın
Sadeliğin, inceliğin, onurun
Türküsünü söylemek istiyorum
DEVRİMCİ SOL Üyesi Zeynep Eda Berk (1964-…)
Zeynep yoldaş, öğrenci gençliğin akademik-demokratik
mücadelesinin gelişimi içerisinde devrimci gençlik ile tanıştı. Bir süre sonra
İTÜ İnşaat Fakültesi’nde DEV-GENÇ militanı olarak aktif şekilde çalıştı.
Mücadelenin yüklediği görevler nedeniyle öğrenimini yarıda bırakarak,
profesyonel devrimciliğe adımını attı. Böylece özverili yapısı, korkusuzluğu,
hareketine ve davasına bağlılığıyla tüm zamanını ve enerjisini, bir DEVRİMCİ
SOL savaşçısı olarak mücadeleye vermeye başladı. Kısa sürede hareketi ile
bütünleşti. Ve SDB komutanlarının kullandığı bir askeri büronun kurumlaşmasında
görev aldı.
Örgütlü mücadele içerisinde yer aldığı üç yıl gibi kısa
sürede, DEVRİMCİ SOL’un ilke ve değerlerinden pek çoğunu bünyesinde toplayıp,
çevresine aktarmayı başaran Zeynep yoldaş, onurlu yaşamını silah elde savaşarak
noktaladı. Mücadeleye yeni katılan yoldaşlarımızın, Zeynep yoldaşın yaşamından
alacağı ve öğreneceği pek çok şey vardır.
*
Ey hevalo hevalo
Ölüm de korkar can
Böyle bir çift göz tetikte
böyle bir parmak karşısında durmaktan
Ölüm de korkar kurban
DEVRİMCİ SOL Üyesi Yücel Şimşek (1967-…)
Yücel yoldaş, Tuncelili yoksul bir Kürt ailesinin çocuğuydu.
O da genç yoldaşlarımız gibi, 12 Eylül sonrası gelişen
devrimci gençlik hareketi içinde yetişti. İTÜ gençliğinin öncülerinden biriydi.
İnşaat Fakültesi öğrenci derneğinin kurucuları arasında yer aldı. Okulu
bitirdikten sonra İnşaat Mühendisleri Odası’nda devrimci faaliyetini devam
ettirdi.
Son görevi örgüt kuryeliği olan Yücel yoldaş, bunun yanında
başka görevler de üstlendi. Görevi gereği günün her saatinde risk altındaydı.
Ama o bundan bir kez olsun yakınmadı, sızlanmadı; görevini büyük bir disiplin
ve özveriyle yerine getirdi. O, temizlik ve saflık sembolü bir devrimci,
örgütümüzün isimsiz kahramanlarından biriydi.
Kendisini sürekli yenileyen ve aşan Yücel yoldaşın en büyük
özlemi hareketimizin silahlı bir savaşçısı olmaktı. Gerçi o bu özlemine
kavuşamadı, ama bir DEVRİMCİ SOL savaşçısı olarak şehit düşerken, geride kalan
devrimcilere örnek alınması gereken değerler bıraktı.
*
yarılır dört duvar
çatlar demirler
direncin ulaşır bize
içini ferah tut
yüzünü sıcak
savaş sürüyor çünkü her mevzide
DEVRİMCİ SOL Teknik İşler Sorumlusu Ömer Coşkunırmak
(1960-…)
12 Eylül sonrası gelişen gençlik hareketi içinde yetişen
devrimcilerden biriydi. Okul sonrası mühendis odalarında hareketimiz adına
örgütlenme çalışmalarına katıldı. 1989 yazında yeraltı yaşamına geçti, büro
örgütlenmesi ve çeşitli teknik konuların geliştirilmesinde sorumluluk aldı. Ve
bu görevini başarıyla yerine getirdi.
Ömer yoldaş; küçük iş, büyük iş ayrımı yapmadan her işe
koşan, görevini büyük bir sabır ve titizlikle yerine getiren bir devrimciydi.
Çalışkan ve üretkendi. Bir gün olsun yaptığı işten yakınmadı. Tevazu onun
kişiliğinin bir parçasıydı. O, yaratıcı yeteneğiyle devrimci hareketin pek çok
ihtiyacını karşılamış, her zaman bir görev adamı olmayı başarmıştır.
Tüm yoldaşlarımız gibi onun da anısı yaşayacak, bize
bıraktığı devrimci miras yaşatılacaktır.