TAYAD’lı Aileler’in seslendirdiği Rezzan Şengül’ün
mektubu:
Merhaba;
Özlem, sevgi ve direnişimizin coşkuyla sıkıca kucaklıyor,
sesinin ulaştığı her yere selamlarımı gönderiyorum. Sana bu satırları Kırşehir
Yüksek Güvenlikli Hapishanesi’nden yazıyorum. Nasılsınız? Umarım her bakımdan
iyisinizdir. Beni soracak olursanız. Her daim “İyidir İyi” demeye devam.
İstanbul’un dip dibe “yapışık nizamla” sıralanmış, beş kat
ve üzeri binalarının yer aldığı sokaklarını bilirsiniz. Aslında böyle
sokaklara, ülkemizin hemen her yerinde rastlamamız mümkündür. Hani o uzun ve
yapışık nizamlı binaların olduğu sokaklara güneş düşmez ya, hani yazın doğru
düzgün o kapalı sokaklarda azda olsa bir rüzgâr esmez ya, hani hep karanlıktır,
her zaman gölgedir, daima havasızdır… Hani o sokaklar, dipsiz, karanlık bir
kuyuyu andırırlar. İşte halkın “kuyu tipi” benzetmesi de oradan geliyor. Ne
kadar isabetli bir yakıştırma öyle değil mi?
Hücrenin kendine ait bir havalandırması olmadığı için ikinci
kattaki bir havalandırmaya çıkarılıyorum. F Tipi Hapishanelerdeki üçlü
hücrelerin havalandırmasıyla hemen hemen aynı boyutta bir havalandırma.
Hücrenin kendi havalandırmasına açılan başkaca da bir kapı olamadığı için
koridordaki bütün toz, tüy ne ararsan hücreye doluyor. Bu yüzden, günde en az
iki kere hücre temizliği yapmak zorunda kalıyorum çünkü bu toz içinde nefes
almakta ayrı sorun, hele ki açlık grevinin bugünlerinde… Sular sınırlı
saatlerde ve sınırlı miktarlarda verildiği için ben de 1,5 litrelik pet
şişelerin içinde biriktirdiğim sularla yapıyorum bu temizlik işlerini.
Musluklardan sadece belirli saatlerde ve belirli bir kota halinde su veriliyor.
Koridordan kapı altından içeri giren hava, ferah bir nefes almaya denk düşmüyor
olsa da söz konusu tozları içeriye taşımaktan da geri durmuyor…
Gardiyanlarla “LKP” adı verilen “bas-konuş” butonları
aracılığıyla “iletişim” kurulabiliyor. Teknolojinin son harikası bu çelik
kapılarda olası bir elektronik arızanın meydana gelmesi halinde, açlık grevinin
95. gününde bu tek kişilik hücrede olası bir rahatsızlık yaşama durumumu varın
gelin siz düşünün. Kapıyı açabilecek teknik müdahalelerde bulunmak ayrı bir
sorun, tekli hücrede rahatsızlık geçiren kişiye acil tıbbi müdahalede bulunmak
apayrı bir sorun. Kaldı ki açlık grevinin bugünleri itibariyle en üst seviyeye
ulaşmış olan baş dönmeleri, tansiyon sorunlarımın yanına bir de dengede
durabilme gibi yeni sorunlar eklendi.
Tecrit ile karşılaşan ne ilk ne de son kişileriz. Daha önce
bu topraklarda sanatı halkın çıkarları için icra eden Nazım Hikmet, Enver
Gökçe, Ahmet Arif, Yılmaz Güney ve daha nice aydın ve sanatçılar tutsaklıklarla
karşılaştılar. Halktan koparılmak istendiler. Bugünkü içinde bulunduğumuz
tecrit koşullarının tek farkı, daha önce Anadolu topraklarında benzeri
görülmemiş ölçüde boyutlandırılmış olmasıdır. Bunun nedeni ise emperyalizmin
dünya ölçeğinde yaşadığı yönetememe krizidir.
Grup Yorum içerisinde halk için sanatçılık yaptığımız süre
zarfı boyunca nerede bir yıkım, nerede bir acı, nerede bir adaletsizlik, nerede
bir direniş varsa bizler oradaydık. Farplas fabrikası önündeki grev yapan işçilerin direnişinden tutalım da Adıyaman’da
Hatay‘da depremin ardından “kurulacak yeni bir hayat” için kolları sıvayan
halkımıza, kentsel dönüşüm politikaları çerçevesinde rezerv olan kararlarıyla
evlerinden edilme tehlikesi altında olan yoksul mahallerden tutalım da öğrenci direnişlerine; fabrika, adliye
önlerinde, sokaklarda, parklarda, pazarlarda, gecekondularda yani uzun lafın
kısası halkımızın olduğu her yerde acısında, sevicinde bir aradaydık halkın
sanatçıları ile halk arasındaki bu büyük bağın asla koparılmayacağı inancıyla
halkımızın özgürlüğü ve vatanımızın bağımsızlığı için bir daha hiçbir halk
çocuğunun yatağa aç girmemesi için direnmeye, direnerek üretmeye devam
ediyoruz.
Satırlarıma yavaş yavaş son verirken, sizleri bir kez daha
direnişimizin coşkusuyla sıkıca kucaklıyor, sesiniz ulaştığı her yere
selamlarımı gönderiyorum. Türkülerimiz kazanacak. Biz kazanacağız. Kendinize,
birbirinize çok iyi bakın…
Umutla, dirençle ve de bağlılıkla…
Sevgilerimle
Rezzan ŞENGÜL
Rezzan Şengül’ün mektup seslendirmesini aşağıdaki
bağlantı adresi üzerinden dinleyebilirsiniz: