Faşizmin devrimci Özgür Tutsakları tecrit etmek, teslim almak ve imha etmek için açmış olduğu S-R-Y Kuyu Tipi Hapishanelerine karşı TAYAD’lı Aileler tarafından 20 Temmuz’da İstanbul Gazi Mahallesi Cemevi’nde “S-R-Y ve Yüksek Güvenlikli Kuyu Tipleri Mimari Değil; Siyasi Bir Tercihtir!” başlıklı forum düzenlendi.
Foruma TAYAD’lı Aileler’in yansıra, Özgür Tutsak aileleri ve
Halkın Avukatları da katıldı.
Forumda ilk olarak söz alan TAYAD’lı Aileler’den Lerzan
Caner, ölüm orucunu ve süresiz açlık grevini zaferle sonlandıran Nurettin Kaya,
Cemil Kurt ve Alişan Gül’ün zaferine ilişkin TAYAD’ın açıklamasını okudu.
Lerzan şu sözlere değinmiştir:
Dört duvara karşı verilen bir mücadele değil; can bedeli
savunulan kurtuluş düşümüzdür, bağımsızlığımızdır.
Ağırlaştırılmış tecrit saldırısına karşı kazandığımız
zafer, mücadele; ideolojik mücadelenin zaferidir.
Emperyalizmin saldırısına karşı boyun eğmeyen irademiz
gücünü "Tek Yol Devrim, Tek Kurtuluş Sosyalizm!" inancından alıyor.
Bugün bir zafer daha kazandık. Erzurum Dumlu Yüksek
Güvenlikli Hapishanesi'nde tutulan ölüm orucu direnişçisi Cemil Kurt'la süresiz
açlık grevi direnişçisi Alican Gül kuyu tiplerinden kuyu tipleri olmayan başka
hapishanelere sevk edildiler.
Cemil Kurt Kırıkkale F Tipi Hapishanesi'ne, Alişan Gül
Sincan 1 No'lu F Tipi Hapishanesi'ne sevk edildi.
Ölüm orucu direnişçisi Nurettin Kaya, direnişinin ilk
kazanımının kuyu tiplerinden yoldaşlarının bulunduğu kuyu tipi olmayan başka
bir hapishaneye sevk edilerek kazanmış. Ama direnişini sonlandırmamış, Cemil Kurt
ve Alişan Gül'ün de sevk edilmesini talep etmişti.
Kazanılan bu zafer yoldaşlığın da zaferidir.
Kuyular ne kadar karanlık olursa olsun, saldırı ne kadar
boyutlu olursa olsun, tecrit ne kadar ağırlaştırılmış olursa olsun Cepheliler
var olduğu müddetçe 7 yıl da 17 yıl da sürse bir ömür de sürse teslim
olmayacak, direneceğiz!
Kuyu Tipi Hapishaneler Suçtur, Yasadışıdır, Kapatılsın!
Ardından söz alan TAYAD’lı Aileler’den Ferdi Sarıkaya ise
direniş süreci hakkında anlatımda bulunarak TAYAD’ın ısrarını ve her koşulda
Özgür Tutsakları sahiplenmesine vurgu yaptı.
Ferdi Sarıkaya’nın konuşmasından:
Gözaltına alındık, İstanbul Taksim Meydanı'nda Özgür
Tutsakların taleplerini haykırdık.
Düzen partisi AKP'nin işbirlikçisi Cumhuriyet Halk
Partisi binasını işgal ettik. İstanbul, Bolu, Ankara yollarını defalarca
arşınladık. Meclis ve Adalet Bakanlığının kapılarına dayandık.
Bizlerin zafere olan inanca, Nurettin Kaya'nın
kararlılığı bize zaferi kazandırdı.
Şimdi de Oktay'ın, Cem'in, Rezzan'ın, Vedat'ın ve
Halil'in zaferlerini birlikte öreceğiz.
Bugün neden buradayız?
Kuyu tiplerine karşı süren direnişleri büyütmek ve
Nurettin Kaya'nın zaferini kutlamak için buradayız!
Forum’a katılan davetlilerden DİH emekçisi de söz alarak,
sürgün-sevk işkencesine karşı süresiz açlık grevinin 115’incü (21 Temmuz’da)
geride bırakan Grup Yorum emekçisi Özgür Tutsak Rezzan Şengül’ün kaleme aldığı
şiiri okudu:
Rezzan Şengül şiirinde diyor ki:
Dünya imparatorluğu sürsün diye
efendisinin işbirlikçisi
çökmüş dibine dizinin
Kendi payını da alabilmek için
büyük pastadaki servetten
Bir zalim ne kadar zalim olabilirse
o kadar zalim
Kalsın diye dizginsiz sömürü
önündeki sorunlar
emir gereği yükselir duvarlar;
sac örgü, demir parmaklıklar
son teknoloji harikası
çelik kapılar
Yükselen o dört duvarlar
insan yüzünü
insan yüzüne
yasaklar
emin emperyalist
Bir kuyu ne kadar derin
olabilirse
o kadar derin
Bir masanın etrafında
toplanmış
karanlık kapılar
Çok sömürmüşler,
çok korkmuşlar
Korkularına çare aramışlar
'çözümü' kuyularda bulmuşlar,
kanlı elleriyle
el sıkışmışlar
Bölebildikleri her kim varsa
bir bir teslim almışlar
Teslim alamadıklarını
kuşatmışlar
kuyunun dibinde
dipsiz
bir
kuşatma
var
Ve sen;
kucağında yıldızlar
toplarsın
Ellerinle ceplerinde
kuyudaki için
ceplerinde ateşler saklarsın
Bakışlarınla
güneşler saçarsın,
ama o kuyudan içeri
güneş akmaz
Sen yüreğinde volkanlar
umut içerde
gölgesiz voltalar
Çünkü karanlığa ışık olanın gölgesi
olmaz…
Betona karanlığı
karmışlar
çeliği betona
karmışlar
amaaa…
doğru hesaplayamamışlar
Neylesin umuda
karanlık bir kuyu
Umut
İçerde
Gölgesiz
Voltalar
Karanlığa ışık olanın hiç gölgesi olur mu?
Onun kendi ışığı var;
Teslim Alamazlar Umudu!
Şiir okunmasının ardından, foruma katılan Halkın Hukuk
Bürosu avukatlarından Av. Doğa İncesu da kuyu tipi hapishanelerdeki
müvekkillerinin durumuna değinerek hukuksuzlukları, keyfi hak gasplarını
anlattı.
Avukat Doğa İncesu’nun konuşmasından:
Size 'tehlikeli mahkûm' statüsü verdikleri zaman itiraz
edemiyorsunuz. Ve soyut bir madde olduğu için açıkçası denetim mekanizması yok.
Örneğin bizim müvekkilimiz 79 yaşındaki Mehmet Güvel
bugün Y Tipi Hapishanesi'nde, Buca YYC'de tutuluyor. Yani 79 yaşında kendi
banyosunu yapamayan, kendi yemeğini yapamayan Mehmet Güvel'i Y Tipi
Hapishanesi'ne götürdüler. Dolayısıyla hukuki bir denetimi mümkün değil.
Y Tipi Hapishaneler üç katlı bir mimariye sahip. Burada
bulunan müvekkillerimizin hücrelerinde havalandırma bulunmuyor. Havalandırmaya
çıkacakları zaman bir koridordan geçirilerek götürüyorlar. Bir ya da iki saat
havalandırmada tutulabiliyor. Ama hücrenin ayrı bir havalandırması bulunmuyor.
Sohbet haklarını kullanamıyorlar Y Tipi Hapishanesi'ndeki
müvekkillerimiz; 10 saate kadar Adalet Bakanlığının 45/1 genelgesiyle
yayınlanan 'sohbet hakkı'ndan yararlanamıyorlar. Ve büyük çoğunluğu da tek
başlarına tutuluyorlar. Yani çevrelerinde kendi dosyalarından, kendi
düşüncelerinden insanlar bulunmuyor.
Somutlamak açısından şu örneği verebiliriz; bizim şu an
açlık grevinde Buca YYC'de müvekkillerimiz var, Cem Dursun ve Oktay Kelebek.
Bugün 147'inci günlerindeler. Günde bir-iki saat havalandırma hakkı veriliyor.
Ve müvekkillerimiz şunu söylüyor "bizim hücrelerimizin havalandırması yok
ve bizim hakkımız 2 saat değil, yani bizi 2 saatle oyalayamazsınız. Öğle 1-3 arası
çıkartıyorlar, güneşin altında çıkartıyorlar ve Cem Dursun ile Oktay Kelebek
çıkmayı kabul etmiyorlar.
Günün 24 saatini hücre içinde geçirmek zorunda
kalıyorlar.
Kırşehir Yüksek Güvenlikli Hapishanesi'ndeki siyasi
tutsaklar Rezzan Şengül, Vedat Doğan ve Halil Yakut bulunuyor, 100'lü günleri
geçtiler süresiz açlık grevinde.
Onlar da havalandırmaya çıkamıyor, tek kişilik hücrelerde
tutuluyorlar. Uzun zamandır birbirlerinden haberleri dahi olmadı, daha yeni
aynı koridora alındılar. Fakat yine tek kişilik hücrelerde tutuluyorlar.
Avukat İncesu’nun ardından, ölüm orucunu yoldaşlarının sevk
talebinin kabul edilmesi üzerine, yani zafer ile kazanan Nurettin Kaya’nın
annesi Dudu Kaya söz alarak direniş hakkında konuşma yaptı ve tüm tutsak
yakınlarına evlatlarını sahiplenme çağrısı yaptı.
Dudu Kaya’nın anlatımından:
Oğlumun şartları zordu.
Bir insan canına kıymaz, Allah'ın verdiği canı kullar
almaz. Oğlum su aradı bulamadı, İmam Hüseyin'in çölde şehit olması gibi. Oğlum
elini koydu elektrik yoktu, oğlum dedi 'bir yağmur düşse de' elini uzattı eline
yağmur düşmedi, oğlum havada bulut görmek istedi havaya baktı bir bulut bile
görünmüyor.
Dedi ki "Anneciğim üzülme, ben bu hapishaneye geldim
ama tabi ki şartlar yine şart ama insanlar gördüm, havalandırmaya çıktım…"
Benim oğlum bu şartlarda 274 gün oldu bugün, oğlum halen
devam ediyor. Oğlum talepleri kabul oldu, ama oğlum halen devam ediyor.
"Anneciğim, Alişan Gül, Cemil Kurt gitmiş ama ben yine hedeflerime
ulaşamadım, uzağa gitmişler" dedi.
"Oğlum sen oradan kurtulsun, beraber gidelim demedin
mi?" demiştim…
Ben dedim "Oğlum seni alacağım, Adalet Bakanlığının
kapısını kıracağım, seni almadan da gitmeyeceğim. İmam Hüseyin'in kanı yere
düşmedi, seninkini de yere düşürmeyeceğim" dedim.
Hedeflerime ulaştım!
Deniz Geçmiş dedi ki Hüseyin'e (Aslan); "Hüseyin'in
yoksa korkuyor musun?" dedi, "Deniz'im ben Kerbela'da bıraktım o
korkuyu, ben korkmuyorum" dedi.
Benim oğlum da hiç korkmadı! Korkmadı, yorulmadı,
usanmadı. Dedi "Anne, ben bu arkadaşlarım için canımı feda edeceğim, beni
evlat olarak görürsün, ama beni arkadaşlarımın yanında küçük düşürme. Ben
arkadaşlarımı kurtaracağım, arkadaşlarımla zafer bayrağını çekeceğim!"
Oğlumla o bayrağı çektim!
Oğlum hedeflerine ulaştı. Ben de bir senedir bir gece
bile uyku uyumadım. Oğlumun çığlıklarıyla uyanıyordum ben her gece, hiç uyku
uyumuyordum.
Böyle kalkıyordum, oturuyordum "Nurettin'imin sesi
nereden gelecek?" diye o hayallerle kalktım ben.