Gönderdiği mektup ile dayanışma ve mektup günleri
düzenleme çağrısı yapan Özgür Tutsak Şenyiğit’in kaleminden aktarıyoruz:
Bu yazıya başlamadan evvel, mektup kelimesinin sözlük
anlamına bir kez daha bakmak istedim.
Türk Dil Kurumu; bu Arapça kökenli kelimeyi şöyle açıklamış:
“Bir şeyi haber vermek, sormak, istemek veya duyguları bildirmek için birine
çoğunlukla posta yoluyla gönderilen, zarfa konulmuş yazılı kâğıt, name.”
Mektup; kitap, mektep gibi kelimelerle ortak kökten geliyor;
‘ketebe’.
Türkçedeki birkaç fiili tek başına karşıladığı da ortadadır.
Tarihsel süreçte tutsaklar için mektubun anlamı; direniş, savaş, mücadele,
hasret, kararlılık gibi kavramlar ve yaratılan değerlerle ölçülebilir ancak.
Fransa’da faşist işgale karşı hesap sorarken tutsak düşen ve
idama mahkûm edilen Ermeni şair, Misak Mamuşyan son mektubunda: “Bir şeyler
yanlış gitti ve tutuklandık. Ve fakat denemiş olmanın zaferiyle gideceğiz.”
diyordu.
Nazım Hikmet, yine Fransa’da faşizme karşı direnişi
örgütlerken tutsak olup kurşuna dizilen Fransız Sosyalist Partisi
kurucularından Gabriel Peri’nin gazetede yayımlanan son mektubundan etkilenerek
yazdığı şiirde şöyle diyordu:
“Dostlarına ve yoldaşlarına yazdı mektubunu
Lüzumsuz bir tek virgül bile koymadan
Tasnifi, berrak
ve sözü doğrudan doğruya söyleyerek
ve her seferki dikkatiyle yazdı bunu
imzasını attı
zarfı kapattı
ve dinledi kendini son defa
pişman değildi
902’de başlayan
Ve bu sabah
941 yılı aralık ayının on beşinde
bu sabah şafakla bitecek olan,
elden gelseydi tekrarlamak
tekrarladı aynı yerden başlayıp
aynı yoldan geçerek
ve gerekirse aynı yerde bitirmek üzere
ve biraz kibirli bir rahatlık duyuyordu”
Deniz Gezmiş, ülkemiz devrimci önderlerindendi ve son
mektubundu Anadolu halkına bir çağrı olarak yazıp bırakmıştı: “Yaşasın
Marksizm-Leninizm, Yaşasın Türk-Kürt halklarının kardeşliği! Yaşasın Tam
Bağımsız Türkiye!”
Devrimciler için mektup kimi zaman en yakın dosttur, kimi
zaman şehre yayılan bir çağrı… Ağır tecrit koşullarını, zorlukları aşıp
hücremize doğan güneştir o, inancımızı besleyip büyüten bir ezgidir.
Bu nedenle faşizmin hedefidir. Mektuplarımız sık sık engellenir.
Tecritçiler için tutsakları teslim alma politikası gereği bir cezalandırma
yöntemi olarak kullanılmaktadır. İletişim cezası adı altında aylara varan
mektup yasakları uygulanır. Tutsakların kolunu kanadını kırmaktır amaçları.
Mektup yazma ve alma hakkımız şimdi bir kez daha saldırı
altındadır. Bu defa PTT’nin posta ücretlerine yaptığı zamlar nedeniyle
tutsaklar, en temel insani haklarını kullanamaz hale getiriliyor.
Hapishane idaresince tarafımıza tebliğ edilen son
tarifeye göre:
APS (il içi): 122 TL
Faks: 50 TL
Taahhütlü Mektup (0-20 gr): 81 TL
İadeli Taahhütlü (0-20 gr): 120 TL
Bir tutsağın haftada ortalama posta ücreti 400 TL
tutmaktadır. Bu da aylık 1.600 (bin altı yüz) TL gibi bir harcamaya denk
düşmektedir.
Devrimci tutsaklar yoksul-emekçi halkın evlatlarıdır,
ailelerinin yatırdığı bütçe bellidir.
Faşizmin yönetememe krizi derinleştikçe
yasakları-zamları-keyfi uygulamaları artacak, umutsuzluk halkın boğazına
yapışacaktır. Amaçlanan budur.
Bu maddi imkansızlıklar, bu açlık ve yoksulluk içerisinde
tutsakların payına daha ağır bir tecrit, daha koyu bir yalnızlık düşecektir.
Tıpkı kuyunun dibine atılmış bir taş gibi. Haftada ortalama dört mektup
yazanlar ikiye düşecek ve bir süre sonra mektup yollayamaz hale gelecektir.
Oysa mektup hakkı bir lüks değil, tecrit duvarlarının arasında hayatla bağ
kuran bir köprüdür. Halkımız için de bir değerdir. Onlar, iki insanı mektupsuz
bırakmaz. Gurbete çıkanla mahpus damında olanı… çünkü her ikisi için de
mektupsuz kalmak sevdikleriyle, topraklarıyla olan bağın kopması anlamını
taşıyacaktır.
Halkımız vefalıdır ve böyle bir sonuca asla izin vermez.
Bugünün Şenay ve Gülsüman anaları, tutsakları mektupsuz bırakmamak için her
hafta mektup yazma günü yapmaktadır.
Devrimcilerin, faşizme teslim olmayan tutsakların yaydığı
direniş umudu, halkın biriken öfkesiyle buluşmaya mecburdur. İşte bu
mecburiyet, sorunları çözmede bizi mahir kılar.
Özgür Tutsaklar olarak PTT’nin bu zamları geri alması
için Adalet Bakanlığına, PTT Genel Müdürlüğüne dilekçeler yazdık. Demokratik
Kitle Örgütleri’ne, gazetelere sorunumuzu anlattık. Yazmaya ve sonuç alana
kadar haykırmaya devam edeceğiz.
Maddi engelleri, yasal zorbalığı yenecek olan bir araya
gelen halkın elleridir.
Halkımız, o mahir elleriyle devrimci tutsaklar için
dayanışmalar örgütlemeye, mektup yazma günleri düzenlemeye devam edecektir.
Çiğdem Şenyiğit –
Marmara Kapalı Hapishane